E-ISSN 2757-9204

Journal of Education and Research in Nursing

JOURNAL OF EDUCATION AND RESEARCH IN NURSING - J Educ Res Nurs: 9 (3)
Volume: 9  Issue: 3 - December 2012
MISCELLANEOUS
1.Editörün Kaleminden
Emine Türkmen
Pages 1 - 2
Abstract |Full Text PDF

RESEARCH ARTICLE
2.Concept Analysis: Critical Thinking
Ebru Akgün Çıtak, Gülzade Uysal
Pages 3 - 9
AMAÇ: Eleştirel düşünme hemşirelik literatüründe önemi giderek artan
bir kavramdır. Sağlık kurumlarında yaşanan hızlı değişimlerle birlikte
hemşirelikte eleştirel düşünme gereksinimi de artmaktadır. Hemşirelerin;
günümüz sağlık bakım sisteminin yarattığı güçlükler karşısında
etkili bakım sağlayabilmeleri için eleştirel düşünmeleri gerekmektedir.
Eleştirel düşünmeyi yansıtabilmek için eleştirel düşünme kavramının
açıklığa kavuşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu makalenin amacı
“eleştirel düşünme” kavramını Walker ve Avant’ ın kavram analizi
yöntemini kullanarak açıklamaktır.
YÖNTEMLER: Eleştirel düşünme kavramını açıklamak için Walker and
Avant’ın kavram analizi yöntemi kullanılmıştır.
BULGULAR: Yapılan kavram analizi doğrultusunda eleştirel düşünmenin
farklı alanlarda ve hemşirelikteki tanımları incelenerek yaratıcı düşünme,
problem çözme ve karar verme kavramlarının eleştirel düşünme
ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Eleştirel düşünme kavramının hazırlayıcı
özellikleri saptanmış; tanımlayıcı özellikleri olarak sezgi sahibi
olma, şüphecilik, meraklı olma gibi özellikler elde edilmiştir. Eleştirel
düşünebilme becerisinin sonucunda; “katılma”, “keşfetme”, “karar verme”
ve “problem çözebilme” becerilerinin kazanılabildiği görülmüş ve
bu özellikler doğrultusunda model vaka, karşıt vaka ve sınırda vakalar
tartışılmıştır.
SONUÇ: Eleştirel düşünmenin bazı özelliklerinin kişilerin kişilik özelliklerinden
(sezgi sahibi olma, şüphecilik, meraklı olma gibi) kaynaklandığı,
bazı özelliklerin ise kişinin alacağı eğitimle (sözlü ve yazılı dili
etkili kullanabilme, soru sorabilme, bilimsel yaklaşım gibi) geliştirilebileceği
belirlenmiştir.
OBJECTIVE: The importance of critical thinking has been increasingly
emphasized in the nursing literature. The need for critical thinking in
nursing has been emphasized in response to the rapidly changing health
care environment. Nurses must think critically to provide effective care
whilst coping with the expansion of roles and complexities of current
health care systems. It’s necessary to clarify critical thinking for nursing
to reflect critical thinking. This article aims to clarify the concept of
‘‘critical thinking’’ as put forward by Walker and Avant.
METHODS: Walker and Avant’s well-established method of concept
analysis was employed to clarify of the concept of critical thinking.
RESULTS: According to the concept analysis of critical thinking, it
was determined that creative thinking, problem solving and decision
making are the related concepts to critical thinking.The background of concepts and attributes such as intuition, curiosity
and skepticism were realized. As a result of critical thinking, it was
seen that skills such as participation, discovery, decision making
and problem solving were achieved. According to these properties,
model, borderline and contrary cases were discussed. The literature’s
views towards concept analysis of critical thinking, related concepts,
background, defining attributes and results were determined, and
model, borderline, and contrary cases were presented.
CONCLUSION: It was determined that while some of the properties of
critical thinking are related to personality traits such as intuition and
curiosity, others are related to a person’s education and can be developed
by using oral and written language effectively, asking questions,
and other scientific approaches.

REVIEW
3.Individual, Couple and Group Counseling in Infertility
Nezihe Kızılkaya Beji, Derya Kaya
Pages 10 - 14
Bir çiftin biyolojik çocuk sahibi olma yeteneğine sahip olmadıklarını
öğrenmeleri, beklenmedik, stresli ve hayatlarını değiştirecek bir
deneyim olmaktadır. Genel nüfus ile karşılaştırıldığında, infertilite
ve infertilite tedavisi sürecinde olan bireylerde kaygı, sıkıntı, depresif
belirtiler, azalmış benlik saygısı ve azalmış cinsel tatmin daha fazla
görülmektedir. Kadında depresyon, anksiyete, cinsel fonksiyon
bozukluğu artmakta, duygusal iyilik hali ve yaşam kalitesi olumsuz
yönde etkilenmektedir. Erkek kaynaklı infertilite tedavisinde, erkekler
de düşük benlik saygısı, özgüven kaybı, beceriksizlik düşüncesi,
izolasyon, yalnızlık, suçluluk, korku, öfke, utanç, hayal kırıklığı
gibi sorunlar yaşayabilmektedir. Danışmanlık, birey/çiftin yaşadığı
üzüntü ve suçlulukla ilgili sorunların ifade edilmesini ve baş etme
mekanizmalarını kullanabilmesini, eşlerin birbirlerini desteklemesini,
ortak kararlar alınmasını ve cinsiyet faklılıklarından kaynaklanan
sorunların çözümünü sağlayacaktır. Danışmanlık verecek ekipte
hekim, embriyolog, infertilite hemşiresi ile birlikte psikolog, psikoterapist,
psikiyatrist de bulunmalıdır. İnfertilite tedavi ekibinin önemli
üyelerinden biri olan hemşireler, infertil birey/çiftlerin yaşadıkları bu
zor süreçte sağladıkları hümanistik bakım ile anahtar rol oynamaktadır.
For a couple, facing the reality of not being able to have a biological
baby is an unexpected and stressful situation that makes them totally
change their lives. When compared with the general population,
infertility and its treatment make the infertile couples experience
anxiety, depression, a low quality of life, and sexual dysfunction.
Infertility causes women to experience depression, anxiety, and sexual
desire disorders, and their quality of life and emotional wellness can be
affected in negative ways as well. Men who have undergone infertility
treatment can feel emotional deprivation, low self-esteem, a loss of
confidence, incompetence, loneliness, guilt, fear, anger, shame and
disappointment. Counseling will help couples cope with their feelings
of sorrow and grief that have resulted from being infertile. Counseling
will also help them use defense mechanisms in order to support each
other, make co-decisions and solve the problems caused by gender
differences. The infertility counseling team must consist of physicians,
embryologists, and infertility nurses along with psychologists, psychotherapists,
and psychiatrists. Nurses are one of the most important
members of the infertility team and play a key role in providing
humanistic care to infertile individuals and couples during this difficult
process.

RESEARCH ARTICLE
4.The Effects of an Education Program on the Genital Hygiene Behaviors of 18-49 Year-old Women Who Use Intrauterine Devices or Oral Contraceptives
Birsel Canan Demirbağ, Gamze Çan, Selçuk Kaya, İftihar Köksal
Pages 15 - 20
AMAÇ: Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi’ne gelen, rahim
içi araç ve doğum kontrol hapı kullanan 18-49 yaş arası kadınlara verilen
eğitimin genital hijyen davranışlarına etkisini incelemektir.
YÖNTEMLER: Araştırma, planlı eğitimin etkinliğini ölçen ön-test ve son-test
modelli, yarı deneysel bir çalışmadır. Veriler 1 Ekim 2011-15 Şubat
2012 tarihleri arasında toplanmıştır. Çalışma için belirlenen tarihlerde
kuruma başvuran, yaşları 18-49 arasında değişen ve doğum kontrol
yöntemi olarak rahim içi araç (RIA) ve kombine oral kontraseptif
(KOK) kullanan ve çalışmayı kabul eden 165 kadın alınmıştır. Verilerin
toplanmasında sosyo-demografik özellikleri içeren anket formu
ve Genital Hijyen Davranışları Envanteri kullanılmıştır. Katılımcılara
ön-test uygulanmış; sonraki dört ay içersinde iki karşılıklı, iki telefonla
bilgilendirme ve danışmanlık eğitimleri yapılmış; eğitim bittikten iki
ay sonra son-test uygulanmıştır. Veriler yüzdelik, ortalama ve standart
sapma, bağımsız gruplarda-t, paired-t testi, ki-kare ve ANOVA testleri
ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Kadınların eğitim öncesi ve sonrası genel hijyen envanterinden
aldıkları puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı
fark bulunmuştur (KOK grubu ön-test: 56.97±4.7 son-test 92.60±4.0;
RIA grubu ön-test: 55.34±4.5 son-test 77.19±3.4). Kadınların sosyo-demografik özelliklerine ve yöntem kullanma durumuna göre eğitim
öncesi ve sonrası genel hijyen puanları arasında göre istatistiksel olarak
bir farklılık olmadığı saptanmıştır (p>0.05).
SONUÇ: Kadınlara doğru hijyen davranışlarının kazandırılmasında verilen
planlı eğitimlerin etkili olduğu görülmüştür.
OBJECTIVE: To examine the effects of an education program at the Mother
and Child Health and Family Planning Center on the genital hygiene
behaviors of women between the ages of 18 and 49 who use an
intrauterine device (IUD) or take oral contraceptive pills (OCP).
METHODS: The research was a quasi-experimental study using a pre-test
and post-test. The data were collected between October 1, 2011 and
February 15, 2012. One-hundred and sixty-five consenting women
between the ages of 18 and 49 who used the center over the specified
period and applied IUD or OCP were accepted into the study. A
questionnaire on demographic characteristics and a General Hygiene
Behavior Inventory were used in data collection. After the pretest was
administered, the group was given 2 sessions of reciprocal training and
2 sessions of telephone training within the four months determined
in a work plan. A post-test was administered two months later. The
data were evaluated using percentages, means, standard deviation,
independent samples-t, Paired-t, chi-square and ANOVA tests.
RESULTS: The women exhibited significant differences in mean scores
on the general hygiene inventory before and after the education
program (OCP group before education: 56.97±4.7; after education
92.60±4.0; RIA group before education: 55.34±4.5; after education 77.19±3.4). There were no statistical differences in the general hygiene
scores before and after the education program regarding the women’s
socio-demographic characteristics or their use of family planning
methods (p>0.05).
CONCLUSION: Individual education is effective in teaching women
appropriate hygiene behaviors.

5.The Needs of Home Care Patients and the Burdens of their Caregivers
Pınar Taşdelen, Metin Ateş
Pages 22 - 29
AMAÇ: Nüfusun yaşlanması, özürlülük ve kronik hastalıkların dünyada
ve ülkemizde giderek artması evde bakım hizmetlerine olan gereksinimi
artırmaktadır. Bu araştırma, evde bakım verilen hastaların sorunlarının
ve bakım gereksinimlerinin belirlenmesi, bu hastalara primer
bakım veren kişilerin yaşadıkları güçlükler ve bakım yükünün incelenmesi
amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırmanın örneklemini, bir kamu hastanesinde evde sağlık
birimine kayıtlı 177 hasta ve 177 primer bakım verenler oluşturmuştur.
Verilerin analizinde; sayı, yüzde, ortalama dağılımları, Student t
testi, varyans analizi, Mann Whitney U ve Kruskall Wallis testleri ile
korelasyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırma kapsamındaki hastaların çoğunluğunun kadın,
76 yaş ve üstü yaş grubunda, en az bir kronik hastalığının olduğu ve
psiko-sosyal sorunlar yaşadığı saptanmıştır. Hastalar, günlük yaşam
aktiviteleri (GYA) yönünden yarı bağımlı durumdadır. Bakım verenlerin
çoğunluğu kadın, 46 - 64 yaş grubunda, ilkokul mezunu ve ev
hanımıdır. Bakım verenlerin yükü değerlendirildiğinde; en yüksek
ortalama zaman bağımlılık yükü ve fiziksel yük alt boyutlarında, en
düşük ortalama ise duygusal yük alt boyutunda hesaplanmıştır. Hastaların
GYA’ne göre bağımlılık durumu arttıkça bakım verenlerin zaman
bağımlılık yükünün arttığı, duygusal yükünün azaldığı bulunmuştur.
SONUÇ: Bu sonuçlar, evde bakım hizmeti sunan kuruluşlar ve evde
bakım hizmetinde görev alan sağlık ekibi üyeleri için hasta ve bakım
verenlerin sorunlarını ve gereksinimlerini göstermektedir.
OBJECTIVE: The growing need for home care services is due to not
only the rising age of the population, but also the increasing rate of
disabilities and chronic illnesses in Turkey and around the world. This
study was designed to determine the needs of home care patients, their
primary caregivers’ problems, and to analyze the burdens of care.
METHODS: The sample of the research includes 177 patients and
their 177 primary caregivers who were registered in a database of a
public hospital offering home care services. In order to analyze the
data, descriptive statistical methods in addition to the Kruskal-Wallis,
Mann-Whitney U, Student t-test variance analysis and correlation test
were used.
RESULTS: In the study, most of the patients were women age 76 or higher,
had at least one chronic illness, and were found to have psycho-social
problems. The patients were semi-dependent according to activities of
daily living. Most of the primary caregivers were women and between
the ages of 46 and 64. They were mostly elementary-school graduates
and housewives. When the caregivers’ responsibilities were identified,
the highest factors were time dependency and physical dependency.
On the other hand, the lowest factor was emotional dependency. It was
also found that when the patients’ dependency increased according to
ADL, the burden of time dependency of the caregivers also increased
while emotional dependency decreased.
CONCLUSION: The results of this study show the needs and the problems
of patients and their caregivers to home care organizations and health
care professionals.

REVIEW
6.Gender Inequality: Reflections on the Nurse’s Role in Women’s Health
Anahit Coşkun, Resmiye Özdilek
Pages 30 - 39
İnsan hakları evrensel bildirgesinde, kadın ve erkek ayırımcılığı yapılmaksızın
tüm insanların her koşulda ve alanda eşit haklara sahip olduğu
belirtilmektedir. Ancak geçmişten günümüze toplumsal yaşamın
birçok alanında ne yazık ki erkeğe kadından daha fazla değer ve öncelik
veren bir eşitsizlik modeli süregelmektedir. Bu eşitsizlik, özellikle
toplumsal yaşam, evlilik ve aile içi yaşam, çalışma yaşamı, eğitim durumu,
siyaset ve karar mekanizması, insan haklarını kullanma, sağlık
hizmetlerinden yararlanma gibi alanlarda daha fazla göze çarpmaktadır.
Kadın sağlığında toplumsal cinsiyet ayırımcılığının görüldüğü en
önemli alan üreme sağlığı hizmetleridir. Dünya genelinde kadınlar,
hala şiddete uğramakta doğurganlıkları nedeniyle sakat kalabilmekte
ya da ölebilmektedir. Kadınlar, çeşitli toplumsal ve ailevi baskılar
nedeniyle sağlık hizmeti almaya bağımsız karar verememekte, sağlık
kuruluşuna gitmede ve sağlık hizmetlerinden yararlanmada engellerle
karşılaşmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında her
yaş ve cinsiyetteki bireyin, özellikle de erkeklerin, sağlık çalışanların,
liderlerin, yasa koyucuların vb. kişilerin bilinçlendirilmesi ve eşitlikçi
bir bakış açısı geliştirmeleri sağlanmalıdır. Günümüzde Dünya Sağlık
Örgütü, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Kadın Sağlığı Konseyi gibi
kuruluşlar, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadının Güçlendirilmesi, Sağlıkta
Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Sağlık Hizmetleri”
alanlarında güçlerini birleştirip savunuculuk faaliyetleri başlatmışlardır.
Kadın ve ailesi ile birebir iletişim içinde olan hemşirenin, insan
hakları ve cinsiyet eşitliği temelinde bakım ve hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Ülkemizde sağlık göstergeleri açısından bölgeler ve yerleşim
yerleri arasındaki önemli farklılık, kadın sağlığı ve sorunları, kadının
toplumsal konumu vb. hususları da ciddi biçimde etkilemektedir.
Hemşire, savunuculuk görevi dışında hizmet verdiği kadını bütünsel
yaklaşımla değerlendirmeli ve bakımını ona göre planlamalıdır.
The “Universal Declaration of Human Rights” states that all people
have equal rights without gender discrimination in all fields and in all
circumstances. However, it is unfortunate that a disparity model giving
more value and priority to men has continued from the past to the
present in many areas of life. This inequality becomes more apparent in
such areas as social life, marriage and family life, work life, education,
politics and decision-making, human rights, and access to health
services. The most important area of women’s health where gender
discrimination appears is in reproductive health services. Throughout
the world, women still face violence, become disabled or die due to their
gender. Women are unable to make independent decisions regarding
their health care due to a variety of social and family pressures, and
face barriers when trying to access health care facilities and services. To
achieve gender equality, individuals of all ages and genders, especially
men, health workers, leaders, and legislators should develop awareness
and adopt an equal perspective. Today, the WHO, the United Nations,
the Council of Europe and organizations such as the Women’s Health
Council have joined forces and initiated advocacy programs, including
“Gender Equality, Women’s Empowerment, Gender Equality in Health
and Gender-Sensitive Health Services”. It should be ensured that all
nurses who work directly in society provide care and services based
on human rights and gender equality. In our country, significant
differences in health indicators between regions and settlements
seriously affect women’s health, their problems, and their roles in
society. Outside of advocacy, the nurse should assess women using a
holistic approach and plan women’s health care accordingly.

RESEARCH ARTICLE
7.Job Satisfaction Levels of Nurses and Midwives and Their Ideas About Professional Awareness and Professional Organizations
Yeliz Doğan Merih, Hediye Arslan
Pages 40 - 46
AMAÇ: Bu çalışma, kadın-doğum ve çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin
ve ebelerin mesleki bilinç ve örgütlenme konusundaki görüşlerinin
alınması ve mesleki doyumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Tanımlayıcı tipte olan bu çalışma, İstanbul Anadolu Yakası’ında
bulunan bir kadın doğum hastanesinde Ocak 2007-Mart 2007
tarihleri arasında yapıldı. Araştırmanın örneklemini bu süre içerisinde,
aktif olarak kadın doğum ve çocuk kliniklerinde çalışan, araştırmaya
katılmayı kabul eden toplam 102 hemşire ve ebe oluşturdu. Veri toplama
aracı olarak Hemşire ve Ebe Bireysel Bilgi Formu ve Minnesota İş
Doyum Ölçeği kullanıldı.
BULGULAR: Araştırmaya katılan hemşire ve ebelerin mesleki bilinci,
%34.3 ile mesleğe sahip çıkmak olarak nitelendirdikleri ve mesleklerini
icra edenlerin %90.2’sinin bu bilince sahip olmadığını belirttikleri,
bunun nedenini ise %35.9 oranıyla mesleğin getirdiği olumsuz
durumlara bağladıkları saptandı. Çalışmamıza katılan hemşire ve
ebelerin %92.1’inin mesleki örgütlenmeyi gerekli gördüğü halde ancak
%37.3’ünün herhangi bir mesleki örgüte üye olduğu belirlendi.
Katılımcıların mesleki örgütlenme-bilinci artırmaya yönelik önerileri
arasında %24.5 oranıyla mesleki örgüt tanıtımlarının iyi yapılması
ve çalışma koşullarının düzeltilmesi isteği (%22.7) ilk sırada yer aldı.
Hemşire ve ebelerin iş doyum puanları çalışılan bölümler, öğrenim durumları,
mesleklerini tercih etme nedenleri ve mesleki örgüt katılımlarıyla
karşılaştırıldığında; gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulundu (p< 0.05).
SONUÇ: Araştırma sonucunda, hemşire ve ebelerin mesleki bilinç ve
örgütlenmeye yönelik bilgilerinin istendik düzeyde olmadığı belirlenmiştir.
OBJECTIVE: This study was carried out to learn what nurses and
midwives working in obstetrics and children’s wards think about
professional awareness and professional organizations, and also to
determine their levels of job satisfaction.
METHODS: This descriptive study was carried out in an obstetrics
hospital in Istanbul between January 2007 and March 2007. The sample
group of the study was composed of 102 nurses and midwives who
agreed to participate in the study and who actively work in obstetrics
and children’s wards at the time of the study. Personal information
forms from the nurses and midwives along with the Minnesota Job
Satisfaction Questionnaire were used for data collection.
RESULTS: 34.3% of the participants defined professional awareness
as taking ownership of their jobs and 90.2% stated that they do not
have any professional awareness. It was found that 35.9% attributed
the reason for this to the adverse conditions of the job. Although
92.1% of the nurses who took part in the study deemed professional
organizations necessary, only 24.5% of them were members of an
professional organizations. Among the suggestions for increasing
professional awareness and organizations, offering good introductions
to professional organizations and improving work conditions took the
first place at 22.7%. After analyzing job satisfaction points, departments
worked, educational backgrounds, and the reasons for choosing their
jobs in comparison to the reasons for participating in professional
organizations, the differences between the groups were found to be
statistically significant.
CONCLUSION: The knowledge and attitudes of the nurses’ towards
professional awareness and professional organizations were not at the
desired levels.

8.The Levels of Knowledge and Sources of Information on HIV/AIDS of University Health-Science Students
Ayşe Sonay Kurt, Sema Dereli Yılmaz
Pages 47 - 52
AMAÇ: Bu çalışma Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin HIV/AIDS hakkındaki
bilgilerini değerlendirmek ve yanlış bilgi kaynaklarını belirlemek
amacı ile yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırmaya bir Sağlık Yüksekokulu’nda öğrenim gören 440
öğrenci alınmıştır. Veri toplama aracı olarak literatür doğrultusunda
araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu kullanılmıştır. Veriler,
yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Verilerin analizinde
yüzde, ortalama, standart sapma, ki-kare ve lojistik regresyon analizi
kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamasının
20.79±1.68 yıl, büyük çoğunluğunun çekirdek aileye sahip olduğu
(%86.6) bulunmuştur. HIV/AIDS hakkında bilgi alan öğrencilerin çoğunluğu
(%95.2) okuldan bilgi aldıklarını ifade etmişlerdir. Öğrencilerin
büyük bir çoğunluğu hastalığın etkeninin virüs olduğunu (%93.6),
kan testi ile tespit edildiğini (%93.0), doğuştan bir hastalık olmadığını
(%94.8), doğum sırasında bulaştığını (%86.1) ve tedavi edilemeyen bir
hastalık olduğunu (%82.7) belirtmişlerdir. Öğrencilerin yanlış bildiği
konular incelendiğinde; en çok yanlış bilginin HIV/AIDS’li bireyin
başka birçok hastalığa sahip olması (%69.8), kilo kaybının son dönemlerde
görüldüğü (%35.5), kirli iğne-bıçak kullanımı (%30) ve kondom
kullanımının bulaşma riskini azalttığı (%19.3) ile ilgili yanlış bilgiye
sahip oldukları saptanmıştır.
SONUÇ: Öğrencilerin HIV/AIDS hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları
ve öğrencilerin öğrenim gördüğü sınıfın, HIV/AIDS hakkında bilgi
almamasının ve bilgi kaynaklarının yanlış bilmeyi etkilediği belirlenmiştir.
OBJECTIVE: To determine the knowledge levels of university healthscience
students on HIV/AIDS and to identify the sources of false
information.
METHODS: 440 university health-science students were included in the
study. A questionnaire developed by the researchers was used, and
for the analysis, percentage, mean, standard deviation, Chi-square and
logistic regression were used.
RESULTS: The mean age was 20.79±1.68 (min 18, max 27) and most
students were from nuclear families (86.6%). Most students informed
on HIV/AIDS reported to have learned about HIV/AIDS in schools
(75.5%). A great majority of students reported that the causative agent
was a virus (93.6%), was detected by blood tests (93.0%), was not
a hereditary disease (94.8%), was contracted during birth (86.1%),
and was an untreatable disease (82.7%). During the evaluation of
inaccurately-known topics, the most inaccurate information was
found to be that individuals with HIV/AIDS have many other diseases
(69.8%). In addition, it was discovered that students had inaccurate
knowledge about the fact that weight loss is seen in the terminal period
of the disease (35.5%), and the use of condoms decreases the risk
(19.3%).
CONCLUSION: It was concluded that most students have unsatisfactory
knowledge on how HIV/AIDS is transmitted, and a lack of information
and sources on HIV/AIDS was found to trigger inaccuracy.

REVIEW
9.A Method for Evaluating Clinical Skills Performance: The Objective Structured Clinical Examination
Yıldız Denat, Emel Tuğrul
Pages 53 - 59
Değerlendirmenin eğitimi desteklediği, hatta yönlendirdiği yadsınamaz
bir gerçektir. Bu aşamada eğitimi planlayanların öğrenme hedeflerini
net olarak tanımlamaları ve hedeflere uygun değerlendirme yöntemlerine
karar vermeleri beklenmektedir. Özellikle bilişsel öğrenmelerin
ölçümünde yazılı sınav, ödev ve projeler gibi ölçme ve değerlendirme
yöntemleri kullanılırken davranışsal öğrenmelerin değerlendirilmesinde
bilginin yanında performansın değerlendirilmesini içeren ölçme ve
değerlendirme yöntemleri kullanılmaktadır.
Literatürde objektif yapılandırılmış klinik sınavların; bilgi, tutum ve
beceriyi ölçmede iyi bir araç olduğu bildirilmektedir. Bu sınavların gerçek
hayattaki klinik ortamı yansıtması nedeniyle sağlık meslek programlarında
öğrenci performanslarını değerlendirmede kullanımı gün
geçtikçe artmaktadır. Objektif yapılandırılmış klinik sınavlar hemşirelik
alanında da klinik yeterliliğin değerlendirilmesinde kullanılmaya
başlanmıştır. Her alanda olduğu gibi klinik beceri ve uygulamaların
yoğun olduğu hemşirelik alanında da uygulamanın en iyi şekilde yürütülebilmesi
için objektif yapılandırılmış klinik sınavları tanımak, avantaj
ve dezavantajlarını bilmek, en iyi kullanım için geliştirilmiş öneriler
doğrultusunda sınavlar organize ederek öğrencilerin öğrenmesini desteklemek,
objektif değerlendirme sağlamak adına oldukça önemlidir.
It is a fact that evaluation supports education and even directs it. During
this stage, education planners should define the objectives in learning
and should make a decision on the most suitable evaluation methods
to achieve those objectives, especially in evaluating cognitive learning.
While assessment methods such as written exams, homework, and
projects are used, assessment methods should include performance
evaluation in behavioural learning in addition to knowledge assessment.
In the literature, the Objective Structured Clinical Examination has
been shown to be an effective method for evaluating knowledge,
attitude, and skill, and the adoption of this examination for evaluating
student performance in health proficiency programs is increasing day
by day because it reflects the clinical environment in real life. The
Objective Structured Clinical Examination is also starting to be used
as a popular method for evaluating clinical efficiency in the field of
nursing.
Like in other fields, in order to achieve the best practice and provide
an objective evaluation, it is important to understand the advantages
and disadvantages of the Objective Structured Clinical Examination
and organize exams to support student learning in accordance with the
recommendations for implementation.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search

Copyright © 2024 Journal of Education and Research in Nursing



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.