Journal of Education and Research in Nursing
The “Universal Declaration of Human Rights” states that all people
have equal rights without gender discrimination in all fields and in all
circumstances. However, it is unfortunate that a disparity model giving
more value and priority to men has continued from the past to the
present in many areas of life. This inequality becomes more apparent in
such areas as social life, marriage and family life, work life, education,
politics and decision-making, human rights, and access to health
services. The most important area of women’s health where gender
discrimination appears is in reproductive health services. Throughout
the world, women still face violence, become disabled or die due to their
gender. Women are unable to make independent decisions regarding
their health care due to a variety of social and family pressures, and
face barriers when trying to access health care facilities and services. To
achieve gender equality, individuals of all ages and genders, especially
men, health workers, leaders, and legislators should develop awareness
and adopt an equal perspective. Today, the WHO, the United Nations,
the Council of Europe and organizations such as the Women’s Health
Council have joined forces and initiated advocacy programs, including
“Gender Equality, Women’s Empowerment, Gender Equality in Health
and Gender-Sensitive Health Services”. It should be ensured that all
nurses who work directly in society provide care and services based
on human rights and gender equality. In our country, significant
differences in health indicators between regions and settlements
seriously affect women’s health, their problems, and their roles in
society. Outside of advocacy, the nurse should assess women using a
holistic approach and plan women’s health care accordingly.
İnsan hakları evrensel bildirgesinde, kadın ve erkek ayırımcılığı yapılmaksızın
tüm insanların her koşulda ve alanda eşit haklara sahip olduğu
belirtilmektedir. Ancak geçmişten günümüze toplumsal yaşamın
birçok alanında ne yazık ki erkeğe kadından daha fazla değer ve öncelik
veren bir eşitsizlik modeli süregelmektedir. Bu eşitsizlik, özellikle
toplumsal yaşam, evlilik ve aile içi yaşam, çalışma yaşamı, eğitim durumu,
siyaset ve karar mekanizması, insan haklarını kullanma, sağlık
hizmetlerinden yararlanma gibi alanlarda daha fazla göze çarpmaktadır.
Kadın sağlığında toplumsal cinsiyet ayırımcılığının görüldüğü en
önemli alan üreme sağlığı hizmetleridir. Dünya genelinde kadınlar,
hala şiddete uğramakta doğurganlıkları nedeniyle sakat kalabilmekte
ya da ölebilmektedir. Kadınlar, çeşitli toplumsal ve ailevi baskılar
nedeniyle sağlık hizmeti almaya bağımsız karar verememekte, sağlık
kuruluşuna gitmede ve sağlık hizmetlerinden yararlanmada engellerle
karşılaşmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında her
yaş ve cinsiyetteki bireyin, özellikle de erkeklerin, sağlık çalışanların,
liderlerin, yasa koyucuların vb. kişilerin bilinçlendirilmesi ve eşitlikçi
bir bakış açısı geliştirmeleri sağlanmalıdır. Günümüzde Dünya Sağlık
Örgütü, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Kadın Sağlığı Konseyi gibi
kuruluşlar, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadının Güçlendirilmesi, Sağlıkta
Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Sağlık Hizmetleri”
alanlarında güçlerini birleştirip savunuculuk faaliyetleri başlatmışlardır.
Kadın ve ailesi ile birebir iletişim içinde olan hemşirenin, insan
hakları ve cinsiyet eşitliği temelinde bakım ve hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Ülkemizde sağlık göstergeleri açısından bölgeler ve yerleşim
yerleri arasındaki önemli farklılık, kadın sağlığı ve sorunları, kadının
toplumsal konumu vb. hususları da ciddi biçimde etkilemektedir.
Hemşire, savunuculuk görevi dışında hizmet verdiği kadını bütünsel
yaklaşımla değerlendirmeli ve bakımını ona göre planlamalıdır.
Copyright © 2024 Journal of Education and Research in Nursing