Journal of Education and Research in Nursing
MISCELLANEOUS | |
1. | Editörün Kaleminden Emine Türkmen Pages 1 - 2 Abstract |Full Text PDF |
REVIEW | |
2. | Facing 21st Century Challenges with a 20th Century Education: The Case of Nursing Elizabeth Anne Herdman Pages 3 - 7 Küresel hemşire eksikliğinin birçok yönü bulunmaktadır. Sağlık ve eğitim sistemlerinin her ikisi de geleneksel anlamda bilinen sağlık ve eğitim uygulamalarına sekte vurmuş olan ve halen süregelen devrimsel değişikliklerdir. Sağlık ve eğitim normları ile mesleki değerler yerlerini işletme değerlerine bırakmışlardır. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin metalaştırılması genel eğitim standartlarının oluşturulmasını gerektirmektedir; bu durum hemşirelik açısından ele alındığında hemşire göçünü ve hemşirelik eğitimi ihracını kolaylaştırmaktadır. Ne yazık ki bu standartlaşma aşağı yönlü olduğu kadar yukarı yönlü de olmaktadır. Diğer bir deyişle, sağlık uzmanlığının genellikle toplumsal ihtiyaçlara ayak uyduramadığı 21. yüzyıl eğitiminin gerektirdikleri dikkate alınmaksızın aslında tıpkı ekonomik bir mal olarak görülen hemşirelik mesleğinin, özel sağlık ve eğitim hizmetlerinin yaygınlaşması ile birlikte karı en üst düzeye çekmek uğruna, eğitimsel açıdan vasıfsızlaştırılması riski söz konusudur. Bu makale hemşirelik mesleğinin hem eğitim hem de uygulama açısından bu mesleği dönüşüme uğratacak yeni fikirlere açık olması gerektiğini öne sürmektedir. The global nursing shortage has many faces. Health and education systems are both undergoing revolutionary changes which have disrupted traditional health and educational practices. Business values have replaced both health and educational norms and professional values. The commodification of education and health has increased the need for common educational standards which in the case of nursing has facilitated nurse migration and the export of nurse education. Unfortunately it threatens to standardize down as well as up. In other words, without considering the needs of a 21st century education which, in the health professions more generally has not kept pace with societal needs, there is a risk that the nursing profession seen as a commodity, will face educational deskilling in the interest of maximizing profits in the expanding privatized health and education systems. This paper argues that the nursing profession must be open to new ideas that will transform both education and practice. |
3. | The Place and Importance of Preconception Care and Counseling in Women’s Lives Anahit Coşkun Pages 8 - 15 Gelişmiş ülkeler dahil dünyada pek çok gebelik plansız olmaktadır. Oysa gebelik öncesi kadın ve eşinin sağlık durumu ve sağlık alışkanlıkları doğacak olan bebeğin kaderini belirlemektedir. Prekonsepsiyonel bakım kavramı, gelişmiş ülkelerde yaklaşık otuz yıl önce kötü obstetrik sonuçları önlemek amacıyla gündeme gelmiştir. Konsepsiyon öncesi dönemde anne ve baba adayının sağlığını geliştirmeyi öngören bu yaklaşım, sağlıklı gebeliğe ve sağlıklı bebeğe ulaşmak için gebelik öncesi birtakım girişimleri kapsar. Çağdaş yaklaşımda birincil bakım hizmetlerinde yer alması öngörülen bu hizmetin, sadece çocuk sahibi olmayı planlayan çiftler için değil, doğurganlık çağındaki her kadına yaşam boyu sunulması gereken bir hizmet olarak tanımlanmıştır. Ülkemizde bu değişimi sağlayacak olan ekip, ilgili alanlarda görev yapan sağlık personelidir. Onların bu konuda farkındalıklarını artırmak, kapsamlı hizmet sunabilecek yetkinliğe ulaşabilmelerini sağlamak için eğitim ve danışmanlığa gereksinimleri vardır. Bu makalede prekonsepsiyonel bakım, kapsamı ve yararları, değerlendirme kriterleri, hizmet modelleri ve sağlık personelinin sorumluluğu ele alınacaktır. Many pregnancies in the world, including those in developed countries, are unplanned. The health of a woman and her partner before pregnancy may determine the fate of the baby. The concept of preconception care emerged about thirty years ago in developed countries in order to prevent poor obstetric outcomes. This approach focuses on improving the health of expectant mothers and fathers before conception and includes a number of pre-pregnancy initiatives to achieve a healthy pregnancy term and healthy baby. This modern primary-care service must be available to all women in their reproductive ages, not only for couples who are planning to have children. The healthcare providers working in related fields are on the team that will make this change in Turkey. They need education and counseling to increase their awareness of this issue and to ensure they are competent in order to offer a comprehensive service. The scope and benefits of preconception care, evaluation criteria, health service models, and the responsibility of healthcare providers will be addressed in this article. |
RESEARCH ARTICLE | |
4. | An Investigation of the Views of Nursing Students about Peer Education in Clinical Education Samiye Mete, Gözde Gökçe İsbir, Merlinda Aluş Tokat, Fatma Vural Pages 16 - 25 AMAÇ: İlk kez klinik uygulamaya çıkan birinci sınıf hemşirelik öğrencileri ile akran eğitimini yapacak olan dördüncü sınıf öğrencilerinin, akran eğitimi yöntemine yönelik görüşlerini belirlemektir. YÖNTEMLER: Çalışma, bir devlet üniversitesinin Hemşirelik Fakültesi birinci ve dördüncü sınıf öğrencileriyle yapılmıştır. Kalitatif olarak yapılan bu çalışmada yarı yapılandırılmış odak grup görüşme tekniği kullanılmıştır. Dört odak grup görüşmesinde 22 birinci sınıf, 23 dördüncü sınıf öğrencisi olmak üzere 45 öğrenci ile görüşme tamamlanmıştır. BULGULAR: Birinci sınıf öğrencileri, hasta ile ilk iletişimi başlatma ve sürdürme, bilgi yetersizliği, hata yapma endişesi, not kaygısı ve hastanın reddetmesi nedeniyle anksiyete yaşadıklarını, fakat akran eğitiminin bu anksiyetelerini azaltmada etkili olduğunu belirtmişlerdir. Aynı zamanda, dördüncü sınıf öğrencilerini gözlemleyerek hemşireliği seçmiş olmaktan mutlu olduklarını ve mesleklerini benimsemelerine olumlu katkı sağladığını vurgulamışlardır. Uygulama sırasında öğrenciler; kendini değerli ve güvende hissettiklerini, heyecan duyduklarını, cesaretli ve önemli hissettiklerini belirtmişlerdir. Birinci sınıf öğrencileri dördüncü sınıf öğrencilerinin desteğiyle hemşirelik bilgilerini somutlaştırabildiklerini ve klinik uygulamada nasıl kullanacakları konusunda fikir edindiklerini vurgulamışlardır. Akran eğitimi uygulamasının dördüncü sınıf öğrencilere olumlu ve olumsuz katkılarına baktığımızda; akran eğitiminin öğrencilerde sınır koyamama, hata yapma endişesi/rol modeli olamama kaygısına neden olduğu belirlenmiştir. Fakat akranlarına danışmanlık yapmaktan çok olumlu kazanımlar elde ettiklerini, kendine güvenlerinin arttığını belirtmişlerdir. Kendilerini mezuniyete hazır hissettiklerini ve süreç içindeki gelişimlerini gördüklerini belirtmişlerdir. SONUÇ: Hemşirelik klinik eğitiminde akran eğitim modelinin uygulanması hem eğitim alan hem de veren öğrenciler açısından farklı katkılar sağlamaktadır. Bu nedenle bu eğitim programı yapılandırılmış bir şekilde daha uzun uygulamalarda kullanılarak etkinliği belirlenmelidir. OBJECTIVE: The aim of this study was to determine the views of first-year nursing students in their first clinical practice and fourth-year students regarding the use of peer education methods in clinical practice. METHODS: The participants were first and fourth-year students at one state university nursing faculty. A qualitative, semi-structured focus group technique was used. Four focus group interviews were conducted with 45 students, of which 22 were first-year and 23 were fourth-year students. RESULTS: First-year students reported they experienced anxiety from encountering their first patient, having a lack of information, and making a mistake; however, they stated that the support of fourthyear students was effective in reducing their anxiety. During the practice, students reported that they felt excited, brave, safe, worthy, and important. At the same time they reported that they got an idea about how to use their nursing knowledge in practice effectively. Peer-education also contributed both positive and negative outcomes to the fourth-year students. They were worried about being unable to set boundaries and making mistakes/being good role models. At the same time, guiding and advising the first-year students increased their self-confidence. As a result, fourth-year students felt ready to graduate and work as nurses. CONCLUSION: The implementation of a peer education model in clinical nursing education is helpful for all students. Therefore, in order to fully evaluate the effectiveness of this program, longer and more structured peer-education activities should be carried out. |
5. | The Effects of Hospital Clowns on the Anxiety Levels of Preoperative Children and Parents Saliha Koç Pages 26 - 31 AMAÇ: Teropatik mizahta kullanılan hastane palyaçolarının ameliyat öncesi dönemdeki çocukların ve ebeveynlerin kaygı düzeylerine etkisini belirlemektir. YÖNTEMLER: Bir özel hastanede acil yatışı olmayan 7 ile 14 yaş arası 64 çocuk hasta ve ebeveynleri üzerinde yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak “Sosyo-demografik veri formu” ve “Durumluk anksiyete ölçeği” kullanılmıştır. Ameliyat öncesi ebeveyn ve çocuklara eğitimli palyaço hemşireler tarafından 5 dakikalık palyaço ziyareti yapılmıştır. Ziyaret öncesi ve sonrasında ebeveyn ve çocukları durumluk anksiyete düzeyleri değerlendirilmiştir. Veriler, yüzdelik, ortalama ve standart sapma, ANOVA, t testi, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis H testi ile değerlendirilmiştir. BULGULAR: Çocukların ve ebeveynlerin palyaço ziyareti öncesi ve sonrasında kaygı ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Ameliyat öncesi dönemde bilgi verilen ebeveynlerin anksiyete düzeylerinin anlamlı düzeyde düşük olduğu, ancak çocuklarda anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir. Ebeveynlerin ve çocukların diğer sosyo-demografik özelliklere göre palyaço ziyareti öncesi ve sonrasındaki kaygı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı saptanmıştır. SONUÇ: Ameliyat öncesi dönemdeki çocukların ve ebeveynlerin anksiyete düzeylerinin azaltılmasında hastane palyaçolarının kullanımının etkin bir yöntem olduğu saptanmıştır. OBJECTIVE: To determine the effects of hospital clowns used for therapeutic humor on the anxiety levels of preoperative children and parents. METHODS: The study was conducted in a private hospital on 64 pediatric patients aged 7 - 14 who were not hospitalized in the emergency ward and their parents. The “Socio-demographic data form” and “State of anxiety inventory” were used for data collection. Trained clown nurses paid a 5-minute visit to preoperative children and their parents. The anxiety levels of parents and children were evaluated before and after the visit. The data was evaluated by percentage, mean and standard deviation, ANOVA, t test, Mann-Whitney U test and Kruskal-Wallis H test. RESULTS: A statistically significant difference was found in the score means in the anxiety level scores of children and parents before and after the clown visit. The anxiety levels of parents were observed to be significantly low before the operation; however, a significant difference could not be seen in the children. A statistically significant difference was not found in the anxiety level scores of parents and children before and after the visit in terms of other socio-demographic features. CONCLUSION: Using hospital clowns to reduce the anxiety levels of children and parents before the operation was proven to be an effective method. |
REVIEW | |
6. | Failure Modes and Effects Analysis in the Health Services and a Practice Example Şeyda Seren İntepeler, M. İsmail Caran Pages 32 - 42 Sağlık sektöründe alınan tüm önlemlere rağmen, hatalar istenilen düzeyde önlenememektedir. Bu nedenle yapılan çalışmalar sonucunda, gelişebilecek olumsuzlukları önceden belirleyerek ortadan kaldırmak üzere bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden birisi de hataların kök nedenine ulaşmada kullanılan “Hata Türleri Etki Analizi”dir. Bu analiz, dokuz aşamada gerçekleştirilmekte ve sağlık alanında sıklıkla “Süreç Hata Türleri Etki Analizi”nden yararlanılmaktadır. Bu çalışmada örnek olarak “Ameliyathaneye Alınan Hastanın Transferi Sırasında Düşmesi”ne ilişkin süreçler ele alınmış ve incelenmiştir. Hasta düşmelerinin %35’inin hastanın transferi sırasında meydana gelmesi nedeniyle bu örnek ele alınmıştır. Sonuç olarak sağlık hizmetlerinde “Hata Türleri Etki Analizi” yönteminin uygulanması ile hataların oluşumu öngörülebilecek ve hatalar oluşmadan gerekli önlemler alınabilecektir. Bu makalede, hata türleri etki analizinin tanımlanması, sağlık alanındaki öneminin açıklanması, sınıflandırılması ve bir uygulama örneğinin paylaşılması amaçlanmıştır. Despite all of the preventative measures in the health sector, the expected levels in errors are not being prevented. Therefore, as a result of previous studies, some methods have been developed to eliminate possible negative outcomes. One of these methods used for reaching the root cause of errors was “Failure Modes and Effects Analysis” which is carried out in nine stages, while the field of health often benefits from a “Process Failure Mode and Effects Analysis”. In this study, “a patient fall during the transfer to the operating room” is given as an example and is discussed and analyzed. This example was chosen because the occurrence rate of patient falls during transfer is 35%. As a result, applying the “Failure Mode and Effects Analysis” in health care can reveal the formation of errors that may occur and the necessary measures that must be taken to avoid them. The aim of this article is to define what failure mode and effects analysis is, to explain its designation and importance in healthcare, and to share an example in practice. |
RESEARCH ARTICLE | |
7. | The Turkish Adaptation of the “Revised Prenatal Distress Questionnaire”: A Reliability/Validity and Factor Analysis Study Fatma Yüksel, Semiha Akın, Zehra Durna Pages 43 - 51 AMAÇ: Bu çalışma “Prenatal Distres Ölçeği (PDÖ) - Revize Versiyou” isimli ölçeğin Türkçe formunun geçerlik ve güvenilirliğini sınamak ve faktör yapısını incelemek amacıyla yapıldı. YÖNTEMLER: Metodolojik nitelikte olan bu araştırma bir özel hastanede takip edilen sağlıklı gebeler üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmada veri toplama araçları olarak Gebe Tanım Formu ve 17 maddeli Prenatal Distres Ölçeği (PDÖ) - Revize Versiyonu kullanıldı. Dil uyarlaması ve kapsam geçerlik incelemesini takiben düzenlenen ölçek formunun son şekli anlaşılırlık açısından 10 sağlıklı gebe üzerinde test edildi. Test-tekrar test analizi için toplam 233 gebe, yapı geçerliliği ve iç tutarlılık güvenirlik analizleri için 522 gebeden veri toplandı. BULGULAR: Ölçek, dil uyarlaması ve kapsam geçerliliği analizi sonrası Kapsam Geçerlik İndeksi değeri %96 bulundu. Yapı geçerliliği için Açıklayıcı Faktör Analizi yapılmış olup, tüm maddelerin faktör yükleri 0.37 ile 0.80 arasında bulundu. Ölçeğin iç tutarlık analizinde (n = 522) Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı 0.85, madde-toplam puan korelasyon katsayıları (r) 0.20 ile 0.78 arasında (p<0.001) saptandı. SONUÇ: Bu çalışmada Prenatal Distres Ölçeği’nin Türkçe formunun ülkemizde gebelik döneminde or taya çıkabilen stresin değerlendirilmesinde Türk gebeler üzerinde kullanılmak üzere anlaşılır, tek boyut olarak uygulanabilir, geçerli ve güvenilir bir araç olduğu saptandı. OBJECTIVE: The purpose of the study was to test the validity and reliability and to examine the factor structure of the Turkish version of Revised Prenatal Distress Questionnaire (NUPDQ-17 Item Version). METHODS: It is a methodological study. The study was conducted on pregnant women at one private hospital. Data was collected using Pregnancy Description Form and Revised Prenatal Distress Questionnaire (NUPDQ-17 Item Version). Following the language adaptation and validation review of the scale, the latest version of Turkish form was tested on 10 healthy pregnant women. Later, test-retest reliability was performed on a total of 233 pregnant women. Construct validity and reliability analyses were conducted on 522 pregnant women. RESULTS: Fallowing language adaptation and content validity analysis, Content Validity Index value was found to be 96%. Exploratory factor analyses were performed and factor loads of items were found between 0.37 and 0.80. Cronbach’s alpha reliability (n = 522) coefficient was 0.85 and item-total correlation coefficients were between (r) 0.20 and 0.78 (p<0.001). CONCLUSION: The results show that the Turkish version of the Revised Prenatal Distress Questionnaire is an easy-to-understand, single-factor, valid and reliable tool for the assessment of prenatal distress in pregnant Turkish women. |
8. | Organizational Citizenship Behaviors of Academician Nurses and Affecting Factors Ülkü Baykal, Serap Altuntaş, Havva Öztürk, Serap Sökmen, Şeyda Seren İntepeler, Filiz Kantek Pages 52 - 58 AMAÇ: Araştırma, akademisyen hemşirelerin çalıştıkları kurumlarda sergiledikleri örgütsel vatandaşlık davranışlarını ve bu davranışı etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı tasarımda gerçekleştirilmiştir. YÖNTEMLER: Araştırma, Türkiye’de hemşirelikte lisans eğitimi veren ve çalışmanın yapılmasını onaylayan 71 okulda yapılmıştır. Örneklemi, bu okullarda çalışan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 641 akademisyen oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak 14 soruluk bir anket formu ile 20 maddelik “Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Ölçeği” kullanılmıştır. Veriler, bu kurumlarda görevli akademisyenlerden posta ya da elden dağıtma-toplama yöntemi ile elde edilmiştir. BULGULAR: Araştırma bulguları değerlendirildiğinde hemşirelik yüksekokulu/sağlık bilimleri fakültelerinde görev yapan, araştırma görevlisi unvanına sahip ve işten ayrılmayı düşünen akademisyenlerin örgütsel vatandaşlık davranışlarını daha fazla sergiledikleri saptanmıştır. SONUÇ: Katılımcıların Örgütsel Vatandaşlık Davranışı sergileme oranlarının çok yüksek olmadığı, en fazla bilgilendirme en az da yardım etme davranışını gösterdikleri belirlenmiştir. OBJECTIVE: For an organization to be effective, employees should regard themselves as citizens of the organization and exhibit organizational citizenship behavior. This descriptive study was implemented to determine the organizational citizenship behaviors of academician nurses and affecting factors. METHODS: The study sample was composed of 71 nursing schools in Turkey. A 14-item questionnaire and 20-item "Organizational Citizenship Behavior Scale" were used in data collection. Data was obtained from academician nurses by post or by hand, and findings were evaluated based on 641 fully-completed data forms. RESULTS: Research assistant nurses in medical science faculties or nursing vocational schools who were thinking about quitting their jobs exhibited more organizational citizenship behaviors. CONCLUSION: The organizational citizenship behaviors of participants were not high: the most common behavior was ‘informing’ while the least common was ‘helping’. |
REVIEW | |
9. | The Use of Clinical Decision Support Systems in Nursing Nuran Aydın Pages 59 - 63 Sağlık bakım kalitesinin artırılması dünyanın öncelikli hedefidir. Bu amaca hizmet eden her türlü bilginin hızla toplanması, işlenmesi, bu bilgiden yeni bilgiler ve buluşlar üretilmesi ve her bir basamakta sağlık bakım kalitesine pozitif katkısı beklenir. “Klinik Karar Destek Sistemleri” sağlık profesyonellerine bilgiye ulaşma, kullanma, kaydetme, yeni bilgiler oluşturma, bilgiyi yönetme konularında yardım eder. Karar destek sistemlerinin hemşirelik hizmetlerinde kullanımı çok eski olmamakla birlikte çok hızlı ilerlemektedir. Improving the quality of health care is a major goal worldwide. There is an expectation for information systems to collect, use and manage any information which serves that goal, to create new information from it, and to use it in all areas of health care services in order to make a positive impact on the quality of health care. Clinical Decision Support Systems provides health care professionals access to information records, new knowledge, and information management assistance. The use of Clinical Decision Support Systems in Nursing services is not old, but is developing very quickly |
Copyright © 2024 Journal of Education and Research in Nursing