E-ISSN 2757-9204

Journal of Education and Research in Nursing

JOURNAL OF EDUCATION AND RESEARCH IN NURSING - J Educ Res Nurs: 11 (2)
Volume: 11  Issue: 2 - August 2014
MISCELLANEOUS
1.Editörün Kaleminden
Emine Türkmen
Pages 1 - 2
Abstract |Full Text PDF

2.Importance of Paradigms in Nursing
Hediye Arslan Özkan, Funda Akduran
Pages 3 - 5
Paradigma, Fransızca “paradigme” kelimesinden gelir. Türk dil kurumu sözlüğü anlam karşılığı; "Değerler dizisi" olarak tanımlanmıştır. Bir başka ifade ile paradigma, bireyin iç ve dış dünyasını algılayıp yorumlamasında etkili olan tüm faktörleri kapsar. Hemşirelik uygulamalarının tanımları ve kavramları değişmesine karşın, hemşirelik bilim ve kuramlarını destekleyen paradigmanın değişmediği görülmektedir. Hemşirelik bilim ve sanatı, en önemli paradigmalar olarak kabul edilen sağlıklı insan, hümanist felsefe, etkin iletişim ve bilimsel bakım gibi kavramlarla yönlendirilmektedir. Hemşireliğin uygun paradigmalar ile değişime uğrayıp/uğratılıp profesyonel boyutlara taşınabilmesinde geçmişten ilham almak gerektiği kadar yeni yüzyılın sağlık sistemini iyi değerlendirmek ve bilinçli olmak çok önemlidir.
Hemşirelik eğitimini, bilgi yüklü tıbbi modelden kurtarmak bir paradigma değişimi gerektirir. Paradigma, kavramsal model, kuram, hemşirelik gözlemleri ve her düzeyde hemşirelik felsefesini etkilemektedir. Hemşirelik teorileri, evrensel disiplin, bilimsel bilgi oluşturma yöntemleri geliştirme, eleştirel bakış, etik bilinci ve klinik karar verme gibi paradigmalar oluşturmaktadır. Hemşirelik, felsefe, eğitim, sosyal bilimler ve diğer alanlarda klasik/ çağdaş bilimsel kaynakları eleştirel yorum ve bilgi birikimi ile desteklemeli ayrıca pratiğe dayalı bilgi üretimini bir paradigma önerecek şekilde uygulamalıdır.
Önerilen Paradigma, hemşirelik eğitiminde değişen ve artan öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermeli, kanıtlanmış bir eğitim ortamı sunmalı ve toplum beklentilerine yanıt verebilmelidir.
The word “paradigm” originates from the French word “paradigme”. The meaning of the word in Turkish Language Institution dictionary is “a system of values”. In other words, paradigm contains all factors that effect the individual’s perception and interpretation of inner and outer world. Although definition and concepts of nursing have changed, it is seen that the paradigm that supports learning and theory of nursing remains the same. Nursing science and nursing art is influenced by concepts like philosophy, health, illness, communication and patient care. It is essential to be conscious in shifting the profession of nursing to advanced levels by appropriate paradigms. It needs a change of paradigm to free nursing education from medical knowledge loaded modal. Paradigm affects conceptual modal, theory, nursing prospects, and philosoophy of nursing at all levels. The theory of nursing is comprised of paradigms such as universal discipline, providing methods of gathering information, and by this way attempting to bring solution suggestions to the problems. Nursing should be practised in such a way that it supports the traditional / modern scientific sources in philosophy, education, social sciences and other disciplines with its knowledge and critical eye. It should also use its knowledge of practice in order to suggest a paradigm. The suggested paradigm should answer the needs of a growing number of various students, offer a proven education atmosphere and answer the expectations.

3.Patients Using Complementary and Alternative Treatment for Breast Cancer: Systematic Review
Hatice Bebiş, Dercan Akpunar, Sabahat Coşkun, Serpil Özdemir
Pages 6 - 14
AMAÇ: AMAÇ: Meme kanserinde tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanımı çok fazla görülmektedir (%28 ile %97). Bu literatür taramasının amacı, meme kanseri tanısı almış hastalarda tamamlayıcı ve alternatif tedavi ile ilgili uygulamaların belirlenmesidir.
YÖNTEMLER: YÖNTEMLER: Literatür 01/15 Şubat 2013 tarihleri arasında MED-LİNE, SCİENCE DİRECT ve WEB of SCİENCE arama motorlarında 2000-2013 tarihleri arasında yapılan çalışmalar için “complementary and alternative medicine, breast cancer” kelimeleri kullanılarak taranmıştır, 196 çalışmaya ulaşılmış, kriterlere uygun 16 çalışma incelemeye dahil edilmiştir. Bu çalışmaların yılı, yapıldığı yer, örneklem sayısı, özellikleri, çalışma yöntemi, kullananların özellikleri, tamamlayıcı ve alternatif tedavi prevelansı, kullanılan tamamlayıcı ve alternatif tedavinin türü, hastaların bilgi kaynağı, etkinliği ile ilgili düşünceleri vs., değerlendirilmiştir.

BULGULAR: BULGULAR: Elde edilen sonuçlar incelendiğinde, toplam 75.510 meme kanseri tanısı almış kadına ulaşılmıştır. Tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanma sıklığı %24-98 arasında olduğu bulunmuştur. Katılımcılar tarafından, tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemi olarak en çok vitamin/mineral, en az akupunktur ve meditasyon terapileri kullanılmıştır.

SONUÇ: SONUÇ: Tamamlayıcı ve alternatif tedavi; meme kanseri tanısı almış hastalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanan hastaların yan etkilere maruz kalabileceği ve tedavilerinin olumsuz etkilenebileceği değerlendirilmektedir. Sağlık çalışanlarının; hastaları tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanma yönünden değerlendirerek tedavi ve bakımlarını planlamaları önerilmektedir.
OBJECTIVE: OBJECTIVE: Use of complementary and alternative treatment in breast cancer is shown very much (28% to 97%). The purpose of this review of the literature, patients who were diagnosed with breast cancer-related applications to determine the complementary and alternative treatment.

METHODS: METHODS: Literature 01/15 February 2013 between MED-LINE, Science Direct, and Web of Science for studies conducted between 2000 to 2013 search engines "complementary and alternative medicine, breast cancer" were screened with the words. As a result of the study reached 196 scans, according to the criteria examined 16 studies were included.
In these studies, the place of, the sample size, characteristics, method of operation, characteristics of users, the prevalence of complementary and alternative treatment, complementary and alternative treatment use, a source of information, thoughts, etc. are evaluated.
RESULTS: RESULTS: We have reached a total of 75.510 women diagnosed with breast cancer. Prevalence of complementary and alternative treatment use is ranged from %24 to %98. Participants, used at least acupuncture and meditation therapies, more vitamins / minerals as a method of complementary and alternative treatments.
CONCLUSION: CONCLUSION: Complementary and alternative treatment is widely used in patients with a diagnosis of breast cancer. But complementary and alternative treatment therapies may be effected positively of treatment, while others may show a negative effect. So this is very important to manage the medical treatment and care process more effectively.

RESEARCH ARTICLE
4.Knowledge And Views Of Unıversıty Students About Organ Donatıon
Mehtap Kavurmacı, Neziha Karabulut, Ayşegül Koç
Pages 15 - 21
AMAÇ: Tanımlayıcı türdeki araştırma; farklı fakültelerde eğitim gören üniversite öğrencilerinin organ bağışı ve nakli hakkındaki bilgi ve görüşlerini saptamak amacıyla 2012-2013 öğrenim yılında gerçekleştirildi.
YÖNTEMLER: Araştırma verileri, araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan ve uzman görüşüne sunulan anket formu aracılığıyla toplandı. Araştırma 921 öğrenci üzerinde yapıldı, anket formu araştırmacılar tarafından öğrencilere sınıf ortamında dolduruldu.
BULGULAR: BULGULAR: Araştırma kapsamına alınan öğrencilerin %36.4’ünü sağlık bilimleri, %34.9’unu sosyal bilimler, %28.7’sini fen bilimleri bölümünde eğitim görmekteydi. Araştırma sonucunda; öğrencilerin %50.1’inin organ bağışında bulunmayı düşündüğü, buna karşılık öğrencilerin sadece %4.2’sinin çalışma tarihine kadar organ bağışı beyanında bulunduklarını belirlenmiştir. Öğrencilerin organ bağışı hakkında bilgi alma durumları incelendiğinde sadece %42.5’inin organ nakli ve bağışı hakkında bilgi aldığı ve öğrencilerin genel olarak organ nakli ve bağışı hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıkları belirlendi. Öğrencilerin organ bağışında bulunmama nedenleri araştırıldığında; %2.5’inin dini inançlarına ters düştüğü için, %47.4’ünün vücut bütünlüğü bozulduğu için organ bağışında bulunmayı düşünmediği tespit edilmiştir.
SONUÇ: Sonuç olarak araştırmaya katılan öğrencilerin organ nakli ve bağışı konusunda önemli ölçüde bilgi eksiği olduğu; organ bağışı konusunda tutum ve davranışlarının farklı olduğu ve organ bağışında bulunmak isteyen öğrencilerin çok azının organ bağışında bulunduğu saptanmıştır.
OBJECTIVE: This descriptive study was conducted between 2012 and 2013 in order to determine knowledge and views of university students, attending at different faculties, regarding organ donation and transplantation.
METHODS: Data of the study were collected via questionnaire form prepared by researchers in line with the literature and submitted to expert opinion. The study was conducted with 921 students and the questionnaire forms were filled out by students in the classroom under supervision of researchers.
RESULTS: Of students included within the scope of the study; 36.4% were from department of health sciences, 34.9% were from department of social sciences and 28.7% were from department of sciences. As a result of the study it was determined that while 50.1% of the students considered donating an organ, only 4.2% made an organ donation until the date of the study. Examining knowledge status of students regarding the organ donation; only 42.5% obtained information about organ donation and transplantation and the students had no sufficient knowledge related to organ donation and transplantation. Examining the reasons behind why the students did not consider the organ donation; for 2.5%, this was contrary to their religious belief and 47.4% did not consider making the organ donation since the physical integrity is impaired
CONCLUSION: Consequently, it was found out that students participating in the study had considerably lack of knowledge regarding organ donation and transplantation; their attitudes and behaviors on organ donation were different and few of students wishing to make the organ donation donated their organs.

5.Bachelor's Degree Nursing Program Assessment Scale (BNPAS): Development, Validity, and Reliability
Meral Demiralp, Vesile Ünver, Gülten Güvenç, Güler Şengün, Ayfer Üstünsöz, Aygül Akyüz, Nalan Akbayrak, Sevgi Hatipoğlu
Pages 22 - 29
AMAÇ: Bu metodolojik çalışma, Hemşirelikte Lisans Programını Değerlendirme Ölçeğinin geliştirilmesi ve psikometrik özelliklerinin test edilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEMLER: Çalışmanın örneklemini Ankara’da bir hemşirelik lisans programından mezun 202 hemşire oluşturmuştur. Lisans programının kazandırdığı bilgi ve becerilerin, mesleki yeterlilik ve bireysel gelişime yaptığı katkılarla ilgili hemşirelerin düşüncelerini ve görüşlerini belirlemek için 12 hemşire ile odak grup görüşmesi yapılmıştır. Niteliksel görüşmeler sonrası oluşturulan ölçek ifadeleri, taslak halinde iki ayrı uzmana sunulmuş, alınan geri bildirimlerle ilgili ifadeler aynı başlık altında toplanmış, benzer maddeler çıkarılarak ölçeğin son şekli 40 madde olarak belirlenmiştir.
BULGULAR: Hemşirelikte Lisans Programını Değerlendirme Ölçeği “Mesleki Gelişim ve Yeterliliği Değerlendirme”, “Öğretim Sürecini Değerlendirme”, “Bireysel Gelişimi Değerlendirme”, “Evrensel, Ulusal ve Mesleki Değerleri Kazandırma” olmak üzere toplam dört alt boyuttan oluşmuştur. Hemşirelikte Lisans Programını Değerlendirme Ölçeğinin iç tutarlılık Cronbach Alpha değeri 0.97, dört alt ölçeğin Cronbach Alpha değerleri 0.91 ile 0.95 arasındadır. Test- retest Cronbach Alpha değeri ölçeğin tamamı için 0.95 alt ölçekler için 0.90 ile 0.95 arasında arasındadır.
SONUÇ: HLPDÖ ülkemizde uygulanan hemşirelik lisans programlarının etkinliği değerlendirmede güvenilir bir ölçektir.
OBJECTIVE: This methodically study was carried out to develop and test the psychometric properties of Bachelor's Degree Nursing Program Assessment Scale
METHODS: The sample comprised 202 nurses who graduated from a Bachelors Degree Program in Ankara. In order to determine nurses’ ideas and opinions about how knowledge and skills, which are thought during the bachelor programme, contribute professional competence and personal development, a focal group disscussion was held with 12 nurses. Scale statements that are formed as a result of qualitative interviews are presented as a draft to two different experts, the feedback statements given are gathered under the same title and by extracting similar statements, the final draft was reduced down to 40 items.
RESULTS: The Bachelor's Degree Nursing Program Assessment Scale consists of four subscales as “Assessment of Professional Development and Competence", “Assessment of Teaching Process", "Assessment of Individual Development", and "Gaining universal, national and professional values". Cronbach’s alpha reliability coefficient for the Bachelor's Degree Nursing Program Assessment scale is 0.97 and four subscales ranged from 0.91 to 0.95. Test–retest reliability coefficient for the scale is 0.95 for the scale and ranged from 0.90 to 0.95 for the subscales.
CONCLUSION: Bachelor's Degree Nursing Program Assessment Scale was a reliable scale for evaluation of the effectiveness of Bachelor's Degree Nursing Programs in Turkey.

MISCELLANEOUS
6.The prevention of substance abuse in young adults
Selvinaz Albayrak, Serap Balcı
Pages 30 - 37
Madde bağımlılığı tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birisidir. Bu sorun Türkiye’de son yıllarda özellikle genç nüfusta artmakta ve bu artış, yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin madde bağımlılığı olabileceğini göstermektedir. Madde kullanımı sorununun çözümünde yardımcı olabilecek en uygun programların önleme ve erken müdahale programları olduğu bildirilmektedir. Önleme programlarının başarılı olabilmesi için öncelikle risk altındaki çocuk ve ergenlerin saptanması, hangi bireysel ve çevresel faktörlerin adölesan çağında madde kullanımı açısından risk oluşturduğunun ya da koruyucu olduğunun bilinmesi gerekir. Madde bağımlılığı sadece sağlık boyutu olan tek boyutlu bir konu değildir. Madde bağımlılığının sağlık dışında, kamusal, sosyal, hukuki ve idari birçok yönü vardır. Bu çok yönlü soruna bağlı olarak madde bağımlılığını önleme faaliyetlerini de çok yönlü olarak ele almak bir zorunluluktur. Bu bağlamda, hükümetler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, öğretmenler, aileler ile birlikte özellikle toplum sağlığı alanında çalışan hemşire ve diğer sağlık profesyonellerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu makalede, madde kullanımında risk oluşturan temel etmenler, madde kullanımının önlenmesine yönelik yapılan önleme programları, çocuk ve ergenlerin bilinçlendirilmesi ile madde bağımlılığın önlenmesinde hemşirelerin rolleri tartışılacaktır.
Substance addiction is one of the most important problems all around the World. Recently this problem has become a very important issue in Turkey particularly among the young population and seems it will increase in near future. It is indicated that the most appropriate program for solving the substance addiction is prevention and early intervention programs. In order to have success in prevention programs, it is important to identify kids and adolescents who are under the risk for addiction, determine their risks based on the personal and environmental factors of adolescents substance abuse or what are the preventing factors of addiction. Substance abuse is not only a health matter issue. It has so many other aspects such as social, juristical and public. Substance abuse and its prevention must be taking seriously based on these aspects. In this context huge responsibility should be shared by particularly the governments, NGOs, teachers, families and healthcare professionals. In this article, main risk factors, substance prevention programs, raising awareness of the kids and adolescents and role of nurses for preventing substance abuse will be discussed.

RESEARCH ARTICLE
7.Sexual Activity in Women Following Acute Myocardial Infarction
Uzman Hem. Gülşah Çamcı, Doc. Dr. Gülbeyaz Can
Pages 38 - 44
AMAÇ: Bu çalışma; akut miyokard infarktüsü tanısı ile gelen kadın hastaların cinsel fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEMLER: Tanımlayıcı-kesitsel, prospektif tipte bir çalışmadır. Bu çalışma; Eylül 2011-Temmuz 2012 tarihleri arasında Marmara Bölgesi’nin bir ilinde bulunan üniversitenin Araştırma ve Uygulama Hastanesinin Kardiyoloji Servisi’ne akut miyokard infarktüsüyle başvuran 30 hasta üzerinde yapılmıştır. Hastalar ilk olarak hastanede değerlendirilmiş, daha sonra birinci ve üçüncü aylarda rutin poliklinik kontrollerinde tekrar değerlendirilmeye alınmıştır. Hastalara kişisel bilgi formu ve Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (Female Sexual Function Index=FSFI) uygulanmıştır. Araştırmanın etik izni Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin Araştırma Etik Kurulu’ndan alınmıştır.
BULGULAR: Miyokard infarktüsünün cinsel yaşama etkisi incelendiğinde; ilk görüşmedeki istek, uyarılma, ıslanma, orgazm puanları düşük; memnuniyet, ağrı ve FSFI puanları orta düzeyde; birinci ay görüşmesinde ilk görüşmeye göre puanlar daha düşük saptandı. Üçüncü ay görüşmesinde FSFI puanları ilk görüşmedekine benzer bulundu. sosyo-demografik özelliklerin ve kardiyak risk faktörlerin cinsellik üzerindeki etkisi incelendiğinde, yaşın cinselliği etkileyen önemli bir değişken olduğu belirlendi.
SONUÇ: Miyokard infarktüsünün kadınların cinsel yaşamını ilk ay olumsuz etkilediği bulundu.
OBJECTIVE: The purpose of this study is to assess sexual function in women who were diagnosed with acute myocardial infarction.
METHODS: Cross-sectional, descriptive and prospective is a study. The sample of this study consisted of 30 women who presented with acute myocardial infarction to the cardiology ward of University Research and Application Hospital in one city of Marmara Area between September, 2011 and April, 2012. The first interview was held at the hospital. The FSFI was re-administered during the first and third month routine cardiology polyclinic controls of the patients. A personal information questionnaire and Female Sexual Function Index (FSFI) were administered to the subjects. Approval to conduct this study was obtained from the ethics committee of Kocaeli University Research and Application Hospital

RESULTS: Results of the first interview for the initial assessment of the effects of myocardial infarction on sexual function showed low scores for desire, arousal, vaginal lubrication and orgasm and average scores for satisfaction, pain and FSFI. The one-month follow-up interview yielded lower scores than in the initial interview. The third interview resulted in scores similar to those observed in the first interview. In assessing the effects of socio-demographic and cardiac risk variables on sexuality, age was found to be an important variable.
CONCLUSION: It was found that myocardial infarction had a negative impact on women’s sexual function during the initial month.

8.Beliefs Toward Mental Illness in Faculty of Theology Students
Kübra Güngörmüş, Mine Ekinci, Mehtap Daş
Pages 45 - 51
AMAÇ: Bu çalışma bir Üniversitenin İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin ruhsal hastalığa yönelik inançlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Tanımlayıcı nitelik taşıyan bu araştırma bir Üniversitenin İlahiyat Fakültesinde öğrenim görmekte olan 370 öğrenciden örneklem seçimine gidilmeden, araştırmaya katılmak isteyen 214 öğrenci ile yapılmıştır. Araştırmanın verileri Tanıtıcı Bilgi Formu ve Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeği (RHİÖ) ile toplanmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya katılanların Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeğinden (RHİÖ) aldıkları toplam puan ortalaması 52.19±1.3 (0-105) bulunmuştur. Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş, cinsiyet ve sınıfları RHİÖ toplam ve alt boyut puan ortalamalarıyla karşılaştırıldığında yaş ve sınıf ile arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı; cinsiyetler arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir.
SONUÇ: Öğrencilerin ruhsal hastalıklara yönelik olumlu tutumlarının olduğu, bireysel özelliklerinin ve görüşlerinin de ruhsal hastalıklara yönelik inançlarını etkilediği belirlenmiştir.Bu sonuçlar doğrultusunda geleceğin din görevlileri olacak öğrencilerin ruhsal hastalıklar hakkında bilgi düzeylerini artırmak, olumlu tutum geliştirilmelerini sağlamak ve damgalamanın önlenmesi için eğitim programlarının düzenlenmesi önerilebilir.
OBJECTIVE: This study was carried out with the aim of determining the beliefs of Faculty of Theology students on mental illness.
METHODS: This is a descriptive study. The population of this study comprised of 370 students. The sample group of this study comprised of 214 students that accepted to participate voluntarily. The data of the investigation were collected using Students Description Form and Beliefs Toward Mental Illness Scale (BMI).
RESULTS: Of the students included in the study, mean puan was 52.19±1.3 (0-105)
There was no significant difference between total score mean and sub-scale score means of the Beliefs Toward Mental Illness Scale (BMI) based on their ages and their clases. There was a significant difference between total score mean and sub-scale score means of the BMI based on the gender of students.

CONCLUSION: According to the Beliefs towards Mental Illness Scale, theology students had positive beliefs towards mental illness.Based on the results of this study, it was concluded that some education programs are needed to prevent stigmatization and to facilitate more positive attitudes among the religious officials.

9.The Effect of Family Planning Consultancy Provided Through Post-Partum Home Visits Upon Effective Use of Family Planning Methods
Nuriye Büyükkayacı Duman, Gülay Yılmazel
Pages 52 - 58
AMAÇ: Bu çalışma, doğum sonrası ev ziyaretleri yoluyla verilen aile planlaması (AP) danışmanlığının etkili AP yöntemi kullanımına etkisini belirlemek amacıyla yapılmış, müdahale tipi bir randomize kontrol çalışmasıdır.
YÖNTEMLER: Araştırmanın örneklemini müdahale grubu ve kontrol gruplarında 70’er kişi olmak üzere 140 lohusa kadın oluşturmuştur. Müdahale grubundaki kadınlara doğum sonrası hastanede, taburculuk sonrası ev ziyaretleri yoluyla iki kere (6. hafta ve 6. ay) aile planlaması eğitimi verilmiştir. Verilerin toplanmasında Kadınlara İlişkin Özellikleri Tanımlayıcı Veri Toplama Formu, Kadınların AP Yöntemi Kullanma Durumunu Değerlendirme Formu kullanılmıştır. Verilerin, yüzdelik, sayı, ki-kare testi ve odds ratio istatistiksel analizleri ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Doğum sonrası 6 aylık dönemde müdahale grubundaki kadınların kontrol grubundaki kadınlardan yaklaşık olarak 1.8 kat (0R: 1.8, Cl: 95%) daha fazla etkili AP yöntemi kullandıkları belirlenmiştir. Çalışmaya katılan kadınların doğum sonrası 12 aylık dönemde etkili AP yöntemi kullanma durumlarına göre dağılımları incelendiğinde ise müdahale grubundaki kadınların kontrol grubundaki kadınlardan yaklaşık olarak 1.4 kat (0R: 1.4, Cl: 95%) daha fazla etkili aile planlaması yöntemi kullandıkları belirlenmiştir.
SONUÇ: Doğum sonrası ev ziyaretleri yoluyla verilen aile planlaması danışmanlığının etkili aile planlaması yöntemi kullanma durumunu olumlu yönde etkilediği sonucuna varılmıştır.
OBJECTIVE: The current study is an intervention type and randomized controlled study conducted to determine the effect of family planning consultancy provided through post-partum home visits upon effective use of family planning methods.
METHODS: The sample of the study was composed of 140 puerperal women; 70 of them assigned to intervention and 70 to control group. To the women in the intervention group; family planning training was twice provided through post-discharge home visits (during the 6th week and 6th month.). The data were assessed through percentages, numbers, chi-square test and odds ratio statistical analysis.
RESULTS: It was found out that in the post-partum six month period, women in the intervention group used nearly 1.8 times more (0R: 1.8, Cl: 95%) effective family planning methods than the women in the control group. When the distribution of the participant women was examined in terms of use of effective family planning methods in the post-partum twelve month period; it was noted that women in the intervention group used nearly 1.4 times more (0R: 1.4, Cl: 95%) effective family planning methods than the women in the control group.
CONCLUSION: It was concluded that family planning consultancy provided through post-partum home visits affected the use of effective family planning methods positively.

MISCELLANEOUS
10.Assessment of Sexuality: Suggestions for Nurses and Clinical Strategies
Nilüfer Tuğut, Zehra Gölbaşı
Pages 59 - 64
Cinsellik, bireylerin rahat ve açık bir şekilde ifade edemedikleri bir konudur. Diğer taraftan cinsellikle ilgili konular, hemşireler tarafından da yeterli ve etkili bir şekilde ele alınmamaktadır. Bu durumun öncelikli nedenleri arasında hemşirelerin cinselliği değerlendirme konusundaki bilgi ve becerilerinin yetersiz olması gelmektedir. Bu derlemede hemşirelerin sağlık bakımında kapsamlı cinsel değerlendirme yapabilmeleri ve cinsel konuları etkili bir şekilde yönetebilmeleri için sahip olmaları gereken özellikler ve bu özellikleri geliştirmede kullanabilecekleri bazı stratejilerin tanıtımı amaçlanmıştır.
Sexuality is a subject which individuals cannot comfortably and openly express. On the other hand issues about sexuality are also not handled sufficiently and efficiently by nurses. One of the primary reasons for this phenomenon is the insufficiency of their knowledge and skills regarding the assessment of sexuality. In this compilation, the aim is to introduce the properties that nurses should have in order to make a detailed sexual assessment in health care and to manage the sexual issues efficiently and some strategies which they may use in developing those properties.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search

Copyright © 2024 Journal of Education and Research in Nursing



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.