E-ISSN 2757-9204

Journal of Education and Research in Nursing

JOURNAL OF EDUCATION AND RESEARCH IN NURSING - J Educ Res Nurs: 12 (1)
Volume: 12  Issue: 1 - April 2015
MISCELLANEOUS
1.Editörden
Emine Türkmen
Page 1
Abstract |Full Text PDF

2.The use of Iowa Model on development of evıdence-based care
Pelin Palas Karaca, Nevin Şahin
doi: 10.5222/HEAD.2015.002  Pages 2 - 6
Sağlık hizmetlerinde klinik bakım ve tedavinin etkinliğini arttırarak yüksek kaliteli bakım sağlamak hemşirelerin sorumluluğundadır. Kaliteli ve etkin bakım verilebilmesi için uygulamaların kanıta dayalı olarak uygulanması gerekmektedir. Iowa modeli kanıta dayalı hemşirelik araştırmaların belirli bir sistematik içerisinde yürütülmesini sağlayan bir modeldir. Bu model hasta bakım uygulamalarının kanıta dayalı gelişimi için çerçeve oluşturur. Hemşirelerin bilgi ve problem-odaklı tetikleyicilere yoğunlaşmasını sağlayarak hemşirelik uygulamalarının sorgulamasına ve güncel araştırma bulguları ile hasta bakımının iyileştirilip iyileştirilemeyeceğinin yanıtının aramasına öncülük eder.
Kanıta dayalı hemşirelik uygulamalarında Iowa Modelin temel alınarak kullanılmasında yedi aşama mevcuttur. Bu aşamalardan birincisi kanıta dayalı uygulama için bir konunun seçimdir. İkincisi konuyu geliştirme, uygulamaya koyma ve değerlendirmesi için bir ekibin oluşturulmasıdır. Üçüncüsü, kanıtın araştırılmasına rehberlik edecek eldeki kaynakları ve anahtar terimleri tanımlayacak kanıtların ortaya çıkarılmasıdır. Dördüncü aşama, kanıtların gücüne göre kanıtın derecelendirildiği bölümdür. Beşinci aşamada ekip üyeleri uygulama için öneriler oluşturmak üzere bir araya gelirler ve kanıta dayalı bir uygulama standardı oluştururlar. Altıncı aşama uygulamanın gerçekleşmesi için, kanıta dayalı olan yazılı politika, süreçler ve rehberler gibi ögelerin göz önüne alınarak değerlendirildiği adımdır. Yedinci aşama ise kanıtların uygulamaya konmasında ve işbirliği yapmak için gerekli olan değerlendirmenin yapıldığı kısmıdır.
Bu derleme Iowa model ve modelin basamaklarına, kadın sağlığı hemşirelik araştırmalarında modelin kullanımına değinmek amacı ile yazılmıştır.
It is the nurses’ responsibility to provide a high quality patient care by increasing efficiency of clinical care and treatment in healthcare services. To provide a high quality and effective care, the nursing practices should be evidence-based. Iowa Model provides systematic conduction of evidence-based nursing research. This model forms a framework for evidence-based development of patient care practices. It guides questioning of nursing practices and seeking an answer whether patient care could be improved by current research findings, by allowing nurses to focus on information- and problem-oriented triggers.
In using Iowa model as a basis for evidence-based nursing practices, there are seven steps to follow. The first stage is to select a topic for evidence-based practice. The second one is to form a team to work up, apply, and assess that topic. The third stage involves retrieving the evidence that defines available resources and key terms. The fourth stage is the stage in which the evidence is graded by its strength. Fifth stage is characterized by the assembly of team members to formulate practice recommendations and develop an evidence-based practice standard. The sixth stage includes the assessment of practice by considering evidence-based written policy, processes, and guides to realize implementation of the application. The final stage is the evaluation stage necessary for evaluation and cooperation in the process of putting into effect of available evidence.
This review aims to discuss Iowa Model, its steps, and its use in women's health nursing research.

RESEARCH ARTICLE
3.Perıneal Assesment After Normal Bırth
Derya Kaya Şenol, Ergül Aslan
doi: 10.5222/HEAD.2015.007  Pages 7 - 10
Vaginal doğum sırasında kadının ıkınmasına bağlı olarak oluşan mekanik etki, travmatik veya müdahaleli doğumlar pelvik tabanın sinir, kas, fasya ve ligament yapılarında gerilmeye ve zorlanmaya neden olur. Bu durumda pelvik tabanda yapısal ve fonksiyonel değişikliklere yol açar. Primiparite, epizyotomi, forseps/vakum uygulaması, ıkınma tekniği, iri bebek, bebekte pozisyon ve prezantasyon bozukluğu, doğum eyleminin hızlı seyretmesi, ikinci evrenin uzaması ve doğum sayısı gibi faktörler perine travma riskini arttırır. Perine travması kadınları, doğumdan sonraki periyotta ve uzun vadede fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak etkilemektedir. Perineal travma sonucu ortaya çıkan olası sorunların erken dönemde tespitinde ve komplikasyonların önlenmesinde perinenin sistematik olarak değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Perineal değerlendirmeyi yapacak hekim, hemşire ya da ebenin öncelikle perineal değerlendirme konusunda deneyimli ve yeterli değerlendirme becerisine sahip olması gerekmektedir.
Mechanic effect developing depend on woman straining during vaginal delivery, traumatic or assisted deliveries cause strain and stress on nerve, muscle, fascia and ligaments of pelvic floor. This status also leads to structural and functional changes in pelvis floor. Factors such as primiparity, episiotomy, forceps/vacuum applying, straining technique, a large baby, position and presentation disorder for baby, labor rapid course, extension of second phase of labor and birth number increases risk of perineal trauma. Perineal trauma affects physically, psychologically and socially to woman in long term and first period after childbirth. Systematic evaluation of perinea is important to prevent complications and early determine problems occurring due to perineal trauma. Physician, nurse or midwife who evaluating perinea must have experience and adequately skill about perineal evaulation.

4.Evaluation of attitudes of nursing students Towards ageism.
Birsen Altay, Tuğba Aydın
doi: 10.5222/HEAD.2015.011  Pages 11 - 18
AMAÇ: Bu araştırma hemşirelik öğrencilerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır
Bu araştırma, Hemşirelik Bölümü öğrencilerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte olan bu araştırma, 2011-2012 yılında araştırmaya katılmayı kabul eden 298 öğrenci üzerinde yapıldı. Verilerin toplanmasında anket formu, Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Değerlendirmede, student-t testi, Mann Whitney U, Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır.

Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, 2011-2012 yılında araştırmaya katılmayı kabul eden 298 öğrenci üzerinde yapıldı. Verilerin toplanmasında anket formu, Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Değerlendirmede tanımlayıcı istatistikler, Student t-testi, One-Way ANOVA, ve Kruskal Wallis istatistik analiz yöntemleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalıșanların YATÖ toplam puan ortalaması 68.82±8.54 olup, yașlı ve yașlı ayrımcılığına ilișkin tutumları olumlu idi.
YATÖ alt boyutlarından yaşlıya yönelik olumlu ayrımcılık ve yaşlının yaşamını sınırlama puan ortalaması ile klinik uygulamalarda yaşlı bireye bakım verme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05).
Öğrencilerin %55’inin yaşamının herhangi bir döneminde yaşlı ile birlikte yaşadığı saptanmış olup. yaşamını sınırlama alt ölçek puanı (23.20±5.73), yaşlı ile hiç yaşamayan öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur.
Ayrıca Mezun olduktan sonra yaşlılar ile çalışmak isteyen öğrencilerin, yaşlının yaşamını sınırlamaya ilişkin alt boyuttan aldıkları puan ortalamasının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05).

Bulgular: Öğrencilerin YATÖ toplam puan ortalaması 68.82±8.54 olup, yașlı ve yașlı ayrımcılığına ilișkin tutumları olumlu idi. YATÖ alt boyutlarından yaşlıya yönelik olumlu ayrımcılık ve yaşlının yaşamını sınırlama puan ortalaması ile klinik uygulamalarda yaşlı bireye bakım verme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05). Öğrencilerin %55’inin yaşamının herhangi bir döneminde yaşlı ile birlikte yaşadığı saptanmış olup, yaşamını sınırlama alt ölçek puanı yaşlı ile birlikte yaşayanlarda yaşlı ile hiç yaşamayan öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur.
Ayrıca mezun olduktan sonra yaşlılar ile çalışmak isteyen öğrencilerin, yaşlının yaşamını sınırlamaya ilişkin alt boyuttan aldıkları puan ortalamasının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05).


SONUÇ: Genel olarak, hemşirelik öğrencilerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutum sergilediği belirlendi. Okullarda geriatri eğitimlerinin verilmesi yaşlı ayrımcılığının önlenmede yaralı olabilir.

Genel olarak, hemşirelik öğrencilerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutum sergilediği belirlendi. Hemşirelik bölümü öğrencilerine eğitimlerinin ilk yıllarında da yaşlı kliniklerinde/ünitelerinde uygulama yapma fırsatı verilmesi yaşlı ayrımcılığının önlenmesi açısından yararlı olabilir.
OBJECTIVE: This study was carried out so as to determine the attitudes of nursing students about ageism.

This study was carried out so as to determine the attitudes of nursing students about ageism.
METHODS: The cross-sectional descreptive study was applied on 298 student in the academic year of who had accepted to participate in the study. Questionnaire form and Ageism Attitude Scale (AAS) information form were used as data collection instruments. Mann Whitney U and Kruskal Wallıs analysis were used to evaluate the data.

The cross-sectional descreptive study was applied on 298 student in the academic year of who had accepted to participate in the study. Questionnaire form and Ageism Attitude Scale (AAS) information form were used as data collection instruments. Student t-testi, One-Way ANOVA, and Kruskal Wallıs analysis were used to evaluate the data.
RESULTS: The mean ASS score was 68.82±8.54 and their attitudes about senility and ageism were positive. The total score of AAS and caring of the old person during clinical applications, statistically significant difference was found (p<0.05). 55% of students in any period of life is determined that the elderly live with. the limitations of life subscale scores (23: 20 ± 5.73), compared to students who do not live with the elderly to have been found to be significantly higher. After graduating seniors also students who want to work with the elderly to limit the life of the average scores taken from the sub-dimension was found to be higher (p <0.05).

AAS total the mean score of students was 68.82±8.54, and their attitudes about senility and ageism were positive. The total score of AAS and caring of the old person during clinical applications, statistically significant difference was found (p<0.05). 55% of students in any period of life is determined that the elderly live with. the limitations of life subscale scores (23.20 ± 5.73), compared to students who do not live with the elderly to have been found to be significantly higher. After graduating seniors also students who want to work with the elderly to limit the life of the average scores taken from the sub-dimension was found to be higher (p <0.05).
CONCLUSION: Generally, it was found out that the nursing students had positive attitudes regardingn ageism. Giving geriatrics education in schools can be useful in the prevention of ageism

Generally, it was found out that the nursing students had positive attitudes regardingn ageism. Nursing department students in their first year of education to be given the opportunity to practice in elderly care unit may be useful in the prevention of ageism.

5.Determining The Healthy Lifestyle Behaviours And Related Factors On Women With Metabolic Syndrome
Azime Karakoç Kumsar, Sezgi Çınar Pakyüz
doi: 10.5222/HEAD.2015.019  Pages 19 - 24
AMAÇ: Metabolik sendrom tedavisinde sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının benimsenmesi ve sağlığın geliştirilmesi temel prensip olarak kabul edilmektedir.
Metabolik sendrom tanısı alan kadınların sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını ve ilişkili faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı.
YÖNTEMLER: Araştırmanın örneklemini; İstanbul ilinde bulunan bir eğitim ve araştırma hastanesinin Obezite Polikliniğinde tedavi-takibi yapılan ve hekim tarafından Metabolik sendrom tanısı konan, araştırmaya katılmayı kabul eden, 18 yaş üzeri 225 kadın oluşturdu. Veriler, Hasta Tanıtım Formu ve Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçek-II kullanılarak toplandı. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde ortalama, yüzdelik, t testi, Kruskal Wallis testi kullanıldı ve anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi.

BULGULAR: Kadınların yaş ortalaması 49.08±12.69 yıl olup; %56.9’u ilk ve orta okul eğitim düzeyine sahip, %80’i evli, %86.2’si çocuk sahibi ve %88.9’u ev hanımıdır. Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçek-II ortalama toplam puanının 130.74±18.77 olduğu belirlendi. Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçek-II’de en yüksek alt boyut puanının manevi gelişim, en düşük alt boyut puanının ise fiziksel aktivite alanında olduğu saptandı.
SONUÇ: Metabolik sendromlu kadınların sağlıklı yaşam biçimi davranışları puanı orta düzeydedir ve fiziksel aktiviteleri yetersizdir. Buna göre; Metabolik sendromlu kadınların sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığı kazanmaları için desteklenmesi ve yaşam tarzı değişiklikleri konusunda motive edilmesi önerilmektedir.
OBJECTIVE: In the treatment of Metabolic syndrome and the adoption of healthy lifestyle behaviors are considered as the basic principles of health promotion.
This descriptive study was conducted to determine healthy lifestyle behaviors and the affecting factors those behaviors of women with Metabolic syndrome.

METHODS: The sample was composed 225 women who are diagnosed and treated for Metabolic syndrome by the physician in obesity outpatient of a teaching and research hospital in Istanbul, and 18 years old or older and accepting to study. The data was collected by a questionnaire which includes sociodemographic characteristics and score Health Promoting Lifestyle Profile Scale-II. Data was analyzed using descriptive statistics, student-t, Kruskal-Wallis test and the significance level was accepted as p<0.05.
RESULTS: The mean age of women was 49.08±12.69 years. 56.9% of them graduated from primary school, 80% were married, 86.2% had children, 88.9% was house wife. It was found that the mean of total score of Health Promoting Lifestyle Profile Scale-II was 130.74±18.77. The highest score was in subscale including self-actualization and the lowest score was in subscale including habitual regular exercise behavior in Health Promoting Lifestyle Profile Scale-II.
CONCLUSION: We determined that healthy lifestyle behaviors of women with MetS were moderate level and her exercise was inadequate. Therefore the women with metabolic syndrome are recommended to be encouraged and motivated about healthy lifestyle changes to get the habit of a healthy diet and regular exercise.

MISCELLANEOUS
6.Use of The Social Cognitive Theory in The Care of Patients With Implantable Cardioverter Defibrillators
Tuğba Yardımcı, Hatice Mert
doi: 10.5222/HEAD.2015.025  Pages 25 - 31
İmplante edilebilen kardiyoverter defibrilatörler (ICD) yaşamı tehdit eden aritmilerin önlenmesi ve tedavisinde etkili olmasına karşın hastaların ICD’ye uyumları, normal yaşam şekline dönmeleri güç olmakta ve hastalar çok fazla psikososyal sorun yaşamaktadır. Bandura’nın Sosyal Bilişsel Teori’si (SBT) sağlık davranışlarını etkileyen psikososyal yapılar ile davranışta değişime yol açan yöntemleri birlikte ele alması ve değerlendirmesi nedeniyle yararlı bir teoridir. Ayrıca bu teori insan motivasyonu, düşünceleri ve davranışlarını sosyal bilişsel perspektiften analiz etmek için bir çerçeve oluşturmaktadır. SBT davranışın, bireysel faktörlerin ve çevrenin etkileşiminin tek boyutlu olmadığını, birbirini etkileyen sinerjik bir yapıya sahip olduğunu savunur. Bu özelliklerinden dolayı ICD’li hastaların yaşadıkları sorunların azaltılması için uygulanacak girişimlerin planlanmasında SBT’nin kullanılması, davranışı etkileyebilecek faktörleri bir bütün şeklinde görmeyi ve sistematik yaklaşım sağlayabilir. Bu nedenle, bu makalede Sosyal Bilişsel Teori’nin kavramları ICD’si olan hastalar ile ilişkilendirilerek açıklanacaktır.
Even though implantable cardioverter defibrillators (ICD) are effective upon preventing and curing the life-threatening arrhythmia, patients are unable to comply with ICD and go back to their normal life styles, and they experience a number of psychosocial problems. Bandura’s Social Cognitive Theory (SCT) is a useful theory as it contextualizes and evaluates the psychosocial structures affecting the health behaviors and methods causing changes in behaviors. Besides, this theory forms a frame for analyzing the human motivation, thoughts and behaviors from a social cognitive perspective. SCT asserts that the behavior, individual factors and the environmental interaction are not unidimensional; they have a synergic structure affecting one another. Considering these features, the use of SCT in planning the interventions aimed at decreasing the problems experienced by patients with ICD may enable us to see the factors that might affect the behavior as a whole and have a systematic approach. Thus, this article will explain the concepts of the Social Cognitive Theory in association with patients with ICD.

RESEARCH ARTICLE
7.Effect Of Parental Control On Students’ Perceptions of Smoking
Zehra Sözkesen, Murat Bektaş, Candan Öztürk
doi: 10.5222/HEAD.2015.032  Pages 32 - 40
AMAÇ: Bu çalışma ilköğretim altı, yedi ve sekizinci sınıf öğrencilerinin algıladıkları ebeveyn kontrolünün sigaraya yönelik algılarına etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: YÇalışmanın örneklemini 514 altı, yedi ve sekizinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmanın verileri Çocuk Karar Denge Ölçeği ve Anne-Baba İzlem Ölçeği Ergen Formu kullanılarak elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde ortalama, yüzdelik hesaplamalar, kruskal wallis analizi, ileri analiz için düzeltilmiş bağımsız gruplarda t-testi ve düzeltilmiş Mann-Whitney U testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Öğrencilerin ebeveyn tutumunu ilgili, az ilgili ve ilgisiz olarak algılama durumlarına göre çocuk karar denge ölçeğinin yarar alt boyutundan aldıkları puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).. Ebeveyn kontrolü ile okul izlemi alt boyutu sigara yarar algısı, sağlık izlemi alt boyutu sigara zarar algısı ve kısıtlayıcı izlem alt boyutu sigara yarar algısı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).
SONUÇ: Algılanan ebeveyn kontrolü yüksek olan çocukların sigara yarar algıları düşük ve sigara zarar algıları yüksek bulunmuştur.
OBJECTIVE: This study was conducted in order to examine the effect of the parental control perceived by the sixth-, seventh- and eighth-grade elementary school students on their perceptions of smoking.
METHODS: Sample of the study consisted of 514 sixth-, seventh- and eighth-grade students.Data were obtained through Child Decision Balance Scale and Parent Monitoring Scale Adolescent Form. They were collected between 15 February and 15 March. Mean value, percentage calculations, Kruskal Wallis analysis, t-test in corrected independent groups for advanced analysis and corrected Mann-Whitney U test were used in the evaluation of the data.
RESULTS: 266 of the students participating in the research were female while 248 of them were male. While 39.3 % (202) of the participants were sixth-grade students, 29.8 % (153) of them were seventh-grade students and 30.9 % of them (159) were eighth-grade students. A statistically significant difference was detected between the mean scores of the students (p<0.05)in the smoking benefit perceptions according to the status of perceiving the parental attitude interested, little interested and uninterested. Likewise, statistically significant differences were found between the students’ mean scores of smoking benefit perception in the school monitoring subdimension of parental control, of smoking harm perception in the health monitoring subdimension and of smoking benefit perception in the restrictive monitoring subdimension(p<0.05).
CONCLUSION: It was determined that smoking benefit perceptions of the children with high perceived parental control are low while their smoking harm perceptions are high.

8.The Level of Problem-Solving Skills of Health College Nursing and Midwifery Students’ and Affecting Factors
Zeliha Koç, Sevim Koyuncu, Zeynep Sağlam
doi: 10.5222/HEAD.2015.041  Pages 41 - 50
AMAÇ: Bu çalışma sağlık yüksekokulu hemşirelik ve ebelik bölümü öğrencilerinin problem çözme beceri düzeyleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırmada örnekleme gidilmemiş, evrenin tamamı (N=492) alınmaya çalışılmıştır. Ancak araştırma sürecinde araştırmaya katılmayı kabul etmeyen ve anket formunu eksik dolduran öğrenciler (n=65) kapsam dışı bırakılarak; anket formunu tam olarak dolduran ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 427 (86.8%) öğrenci çalışma grubunu oluşturmuştur. Veriler 15 Nisan- 25 Nisan 2009 tarihleri arasında, araştırmacılar tarafından hazırlanan bir bilgi formu ile orjinali Heppner ve Peterson tarafından geliştirilen ve ülkemizde uyarlaması Şahin, Şahin ve Heppner (1993) tarafından yapılmış olan Problem Çözme Envanteri kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik hesaplaması, Tek Yönlü Varyans Analizi, Kruskall Walllis, Mann Whitney U testi, t testi ve Tukey testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Öğrencilerin %63.7’sinin 18-21 yaş grubunda bulunduğu, %93.0’ını kadınların oluşturduğu, %60.2’sinin annesinin ve %38.6’sının babasının ilkokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin Problem Çözme Envanterinden aldıkları toplam puan ortalamaları 107.63±12.57’dir. Öğrencilerin Problem Çözme Envanterinden aldıkları toplam puan ortalamaları ile okudukları bölümler (t=3.694, p=0.000), cinsiyetleri (MWU=2.57, p=0.010), aile tipi (t=3.460, p=0.001) ve mezun oldukları okul (MWU=2.26, p=0.024) arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur.
SONUÇ: Bu çalışmada hemşirelik bölümünde okuyan, sağlık meslek lisesi mezunu, çekirdek aile yapısına sahip, erkek öğrencilerin problem çözme becerileri diğer öğrencilerden daha yüksek bulunmuştur. Ebelik eğitimi müfredatında problem çözme bilgi ve becerilerinin öğretilmesine daha fazla yer verilmesi ve probleme dayalı öğretim yöntemlerinden yararlanılması önerilmektedir.
OBJECTIVE: This study was conducted descriptively to determine the level of problem-solving skills of health college nursing and midwifery students’ and affecting factors.
METHODS: No sampling was taken, all of the population (N=492) was included in the study. However, the students who refused to participate in the study or failed to fill-in the questionnaire form properly (n=65) were excluded from the study. A total of 427 (86.8%) students who filled in the questionnaire forms properly and volunteered to participate in the study consisted of the students in study group. The data were collected from April 15 to April 25, 2009, using an information form developed by the researchers and the Problem Solving Inventory that was originally developed by Heppner and Peterson, and adapted by Şahin, Şahin and Heppner (1993) into Turkish in our country. The percentage calculation, one-way ANOVA, Kruskall Wallis, Mann Whitney U test, student t- test and Tukey test were used in evaluating the data.
RESULTS: It was determined that out of those students 63.7% were 18-21 years old, 93.0% were female, mothers of 60.2% and fathers of 38.6% are graduated from primary school. The total score that students got in the Problem Solving Inventory averages 107.63 ± 12.57. There was statistically significant relationship between students’ Problem Solving Inventory point averages and some socio-demographic specifications, like departments the students are enrolled in (t=3.694, p=0.000), gender (MWU=2.57, p=0.010), family type (t=3.460, p=0.001), and where he/she graduated high school (MWU=2.26, p=0.024).
CONCLUSION: In this study, the problem solving skills of students in males, who are studying in nursing department, who graduated from health professions school, who have nucleus family has been found higher then the other students. It is recommended that the curricula of midwifery studies further focuses on teaching the problem-solving knowledge and skills, and taking advantage of problem-based teaching methods.

9.Nursing Students’ Leadership Orientation and Levels of Motivation
Nebahat Özdemir Özkan, Semiha Akın, Zehra Durna
doi: 10.5222/HEAD.2015.051  Pages 51 - 61
AMAÇ: Bu çalışma hemşirelik öğrencilerinin liderlik davranışları ve motivasyon düzeylerini değerlendirmek, hemşirelik öğrencilerinin liderlik davranışları ve motivasyon düzeyleri ile ilişkili faktörleri belirlemek amacı ile planlanmış bir araştırmadır.
YÖNTEMLER: Tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırma örneklemini ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf hemşirelik öğrencileri (n = 300) oluşturdu. Veriler öğrenci bilgi formu, Liderlik Yönelimleri Ölçeği ve Güdülenme Kaynakları ve Sorunları Ölçeği ile elde edildi.
BULGULAR: Hemşirelik öğrencilerinin İnsana Yönelik Liderlik boyutu özelliklerinin en fazla, Dönüşümsel Liderlik boyutu özelliklerinin ise en az sergilenen liderlik davranışları olduğu belirlendi. Akademik başarısını iyi olarak tanımlayan öğrencilerin karizmatik liderlik davranışlarını sergileme düzeyi akademik başarısını orta olarak tanımlayan öğrencilere göre daha yüksek bulundu. Lisans öğrenimlerini sürdüren hemşirelik öğrencilerinde içsel güdülenme düzeyi (45.10 ± 5.94) dışsal güdülenme düzeyinden (21.11 ± 2.80) daha yüksek, mesleksel öğrenme konusundaki güdülenme iyi düzeyde (31.48 ± 4.99) saptandı. Olumsuz güdülenme düzeyi ortanın üstünde (28.24 ± 6.24) bulundu. Dördüncü sınıf öğrencilerin olumsuz güdülenme düzeyi ve mesleksel öğrenme ile ilgili güdülenme düzeyi ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerine göre daha yüksek bulundu (p<0.05). Kız öğrencilerde içsel güdülenme ve dışsal güdülenme düzeyi erkek öğrencilere göre daha yüksek bulundu (p<0.05).
SONUÇ: Hemşirelik yüksekokullarındaki eğitim programlarının öğrencilerin içsel, dışsal ve mesleksel öğrenme konusundaki güdülenme düzeyini ve liderlik becerilerini geliştirecek yönde zenginleştirilmesi önerilmektedir.
OBJECTIVE: The aim of the study was to assess the nursing students’ leadership behaviours and professional motivation, and associated factors with students’ leadership behaviours and professional motivation.
METHODS: The study adopted a descriptive design. Research sample consisted of second-, third- and fourth-class students (n = 300) studying at the nursing school. Data were collected using student information form, Leadership Orientations Questionnaire (Self) and Motivation’s Resources and Problems Scale.
RESULTS: The nursing students obtained higher scores from human resource leadership domain, and lowest scores from political leadership domain. Students who rated their academic performance as good obtained higher scores from symbolic leadership domain comparing to students who rated their academic performance as average. Nursing students’ intrinsic motivation level was higher (45.10 ± 5.94) than their extrinsic motivation (21.11 ± 2.80), for professional learning motivation was at a good level (31.48 ± 4.99). Nursing students’ negative motivation was above moderate level (28.24 ± 6.24). Negative motivation and professional learning motivation level was higher in fourth-class students than second- or third- class nursing students (p< 0.05). The intrinsic and extrinsic motivation was higher in female nursing students than male nursing students were (p< 0.05).
CONCLUSION: This study suggests that it is vital to develop the curriculum of nursing schools for improving nursing students’ internal, external and professional learning motivation and leadership skills.

10.The Difficulties of Families of Children with Phenylketonuria: A Qualitative Study
Fadime Üstüner Top, Dilek Küçük Alemdar
doi: 10.5222/HEAD.2015.062  Pages 62 - 68
AMAÇ: Çalışma fenilketonüri tanılı çocuk sahibi ailelerin yaşadıkları güçlüklerin saptanması amacı ile niteliksel olarak gerçekleştirildi.
YÖNTEMLER: Fenilketonürili çocuğu olan ailelerin yaşadıkları güçlüklerin, retrospektif olarak, nitel yöntemler kullanılarak ailelerden öğrenildiği tanımlayıcı bir araştırmadır. Çalışmanın evrenini Giresun İl Sağlık Müdürlüğü kayıtlarından belirlenen 15 fenilketonüri hastası çocuk ve ailesi oluşturdu. Bu ailelerden çalışmaya katılmayı kabul eden 10 aile örneklem grubunu oluşturmuştur. Araştırmanın verilerini topla¬mak için yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği kulla¬nıldı. Ailelerle Fenilketonüri ile ilgili açık uçlu soruları içeren bir görüşme formu ve ailelerin sosyo-demografik verilerini içeren anket formu kullanılmıştır.
BULGULAR: : Çalışma sonucunda; çocuklarının özel besinlerini temin etmekte güçlük yaşadıkları, okulda çocuklarını kontrol etmekte zorlandıkları, kan değeri normal çıktığında çocuğun diyetine dikkat etmedikleri, çocukların mama yemekten sıkıldıkları, mamaların ve diğer besin ürünlerinin ekonomik açıdan çok yük getirdiği, kontrole gitmenin hem maddi hem manevi açıdan çok zor olduğu, kendilerini sosyal ortamlardan soyutladıkları, eşler arasında çocuğun bakımı konusunda gerginlik yaşandığı belirlenmiştir.

SONUÇ: Ailelerin çocukların diyetini kontrol etmekte, özel besinlerin temininde, tıbbi izlem merkezlerine ulaşımda ve maddi konularda sıkıntı yaşadıkları saptanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda aileye diyet ve hastalıkla yaşam konusunda uyum programları düzenlenmesi önerilmektedir.
OBJECTIVE: The study is carried out qualitatively to define the difficulties that families of children with phenylketonuria experience.

METHODS: This is a descriptive study in which the difficulties of families are learnt from the families with retrospective and qualitative methods. The composition of the study consists of 15 phenylketonuria patient children and their families recorded in Giresun Health Department. The sample is composed of 10 families who agreed to take part in the study. Semi-structured interview technique is used to gather data for the study. An interview form with open ended questions about phenylketonuria and a small questionnaire with socio-demographic data are used for data collection.

RESULTS: As a result of the study, it is defined that the families have difficulty in providing the children’s special food, they cannot control their children at school, they do not pay attention to the child’s diet when the blood value is normal, the children are bored while eating their formula, formulas and other food are a heavy burden economically, it is very difficult to go to controls in terms of both financially and spiritually, they isolate themselves from social environments, and spouses experience tension about caring the child.

CONCLUSION: To control the diet of children of families, private transportation to the hospital in obtaining nutrients and material matters identifies through boredom. These results are in line with the family diet and disease is proposed to regulate compliance programs about life.

MISCELLANEOUS
11.To Apply of Neuman Systems Model in a Case Undergoing Hemodialysis Treatment
Serap Özer, Serap Gökçe
doi: 10.5222/HEAD.2015.069  Pages 69 - 77
Hemşirelikte bilimsel bilginin oluşturulmasında, uygulamaların nitelikli hale getirilmesi ve geliştirilmesinde model/kuramların kullanımının önemli bir yeri bulunmaktadır. Neuman Sistemler Modeli; sistemlere dayalı bütüncül bakış açısı sağlayan, iyilik haline odaklanan, sisteme yönelik çevresel stres faktörlerine ve bu faktörlere karşı sistem dengesinin korunmasına dayanan dinamik yapıya sahip bir modeldir.
Bu makalede; Neuman Sistemler Modeli kullanılarak hemodiyaliz tedavisi gören bir erkek hastada hemşirelik süreci oluşturulmuştur. Ayrıca hemşireliğin diğer kavramsal modelleri ile birlikte kullanılabildiği, geniş, kapsamlı ve sistematik bir bütüncül bakış açısı sağladığı için bu modelin hemşirelik uygulamalarında kolaylıkla kullanılabileceği gösterilmiştir.
The use of models and theories has an important role in the creation of scientific knowledge in nursing and the development of quality nursing practices. Neuman Systems Model is a well-being oriented and dynamic model which provides a system-dependant holistic approach and it is based on the prevention of the systemic balance against the environmental stress factors.
In this article, a nursing process was created for a male patient undergoing hemodialysis treatment by using the Neuman Systems Model. In addition, it was shown that nursing can be used with other models and this model can be easily used in nursing practices due to the wide, comprehensive and systematic holistic perspective it provides.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search

Copyright © 2024 Journal of Education and Research in Nursing



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.